21 Haziran 2017 Çarşamba

Kitap Yorumu: Yabancı/Albert Camus

Selamlar! 🌸 Evet, yeni bir ortak okuma daha. 🙈 Albert Camus benim gerçekten çok sevdiğim bir yazar ve Yabancı da sevdiğim kitaplarından biri. Aramızda okumayanlarımız var mı? Bence en azından yazarı denemelisiniz. 👍🏼



Mersault öyle bir karakter ki, bir yerden sonra gerçekten 'Böyle insan mı olur ya?!' diyorsunuz. Ama oluyor arkadaşlar. Mersault o kadar boş vermiş ki her şeyi; ölümü bile! Yani yaşama da, yaşamın gerektirdiği şeylere de yabancı, kayıtsız, umursamaz. Onun için her şeye verilecek en doğru cevap 'fark etmez.'
Kitap, kahramanın annesinin ölümüyle beraber kahramanın bakım evine gitmesiyle başlıyor. Annesinin ölümüne karşı bu umursamaz tutumu orada çok ayıplanarak karşılanıyor ama Mersault için 30 yaşında ya da 70 yaşında ölmenin bir farkı yok; hayat bir başkasının yaşıyor oluşuyla devam ediyor zaten, 'fark etmez.' İşte bu noktada kahramanın umursamazlığı insanı rahatsız ediyor. Şöyle bir sarsmak istiyorsunuz. Yani bu romanda kahramanın bu umursamazlığının başına neler açtığını okuyoruz. Hoş onu da umursamıyor. Çünkü ona göre hayat yaşamaya değmez, üzerinde düşünmeye gerek yoktur, normlar saçmadır. Yazarın dilini seviyorum, biraz ağır doğru ama az sabırla üstesinden gelinir. Gerek ana konu olsun gerek alt başlıkları, ben yine beğenerek okudum. Klasik kitap geçmişi olanlara tavsiyemdir, olmayanlar için bana kalırsa henüz erken bir kitap bu. 🤗 Keyifli okumalar! 

14 Haziran 2017 Çarşamba

Kitap Yorumu: Kazananın Laneti

Herkese merhaba! Kazananın Laneti birçok insanın beğendiği bir kitap olmuştu ve çok da merak ediyordum. Ancak elimde çok fazla seri olduğundan ve bu serinin ikinci kitabı çıkmadığı için seri devamı nasıldır bilemeyeceğim için beklemeye karar vermiştim. Sonra @peraninkitapligi 'ndan Büşü'yle ortak okuma yapabilmek adına kitabı aldım. Onunla okumak, fikir alışverişi yapmak, bittikten sonra kendi aramızda yorumlamak çok keyifliydi!




Yazar hakkında düşüncelerimden bahsedeyim önce. Ben dilini sevdim, akıcı ve zorlamıyor. Olay örgüsü da bakınca bilindik, yine de yazarın işleyişi açısından güzeldi ama bence distopyadan ziyade bir aşk romanı yazsa daha başarılı olurdu. Çünkü bu kitap distopya yönü zayıf bir kitaptı bana göre.
Zamanında yaşanan bir savaş sonucu Valorya, Herrani topraklarını alıyor ve Herrani halkını köle yapıyor. Kestrel, Valoryalı ve General Trajan'ın kızı. Arin, Herranili ve o bir köle. Kitap, Kestrel'in yolunun köle pazarına düşmesi ve bunun sonunda Arin'i satın almasıyla başlıyor. Sonrasında Kestrel'in Arin'den köşe bucak uzak durmaya çalışmasını, sonra buna mani olamamasını, sonra ikili arasında geçen diyalogları, sonra ikilinin başına gelen bazı 'distopik' yönü daha ağır olan birkaç kısmı okuyoruz. 
Bence kitap kendi içinde çok fazla boşluk barındırıyordu. Okuduğum savaş sahneleri çok yavandı, kurgulanan isyan çok ince işlenmişti doğru ama uygulamada yazar daha sağlam gelebilirdi. Bence aşk daha çok işlenen bir temaydı. Seriye giriş kitabı için ortalamaydı ama öyle çok beğendiğim. göklere çıkardığım bir kitap da olmadı. Devamını getireceğim ama umarım sonraki kitaplar daha dolu dolu olur. Tavsiye eder miyim, çok bilemiyorum ama beklentiniz olmadan başlayın bence. Herkese keyifli okumalar dilerim! 

11 Haziran 2017 Pazar

Kitap Yorumu: Kan Kırmızı Yol

Herkese merhaba! 🌁 Bugün çok merak ederek aldığım ve aldığım gibi de okumaya başladığım Toz Diyarları Serisi'nin ilk kitabı Kan Kırmızı Yol ile geldim. Ben bu seriyi çok kişide görmedim ama gördüğüm insanların da çok sevdiği bir seri olmuştu, bu yüzden de seriyi almaya karar verdim. İyi mi ettim kötü mü ettim çok emin değilim ama gelin önce kısaca konudan bahsedeyim.



Saba ve Lugh ikizler. Emmi onların küçük kardeşi ve babalarıyla beraber neredeyse kimsenin geçmediği, kuraklığın ise yavaş yavaş kendine yer edindiği bir yerde, Gümüşgöl'ün yanında oturuyorlar. Anneleri Emmi'yi doğururken ölmüş ve bu yüzden Saba onu bir türlü affedemiyor. Günlerden bir gün dört tane adam çıkageliyor ve Lugh'u kaçırıyorlar. 
Sebebi bilinmiyor, onların kim olduğu bilinmiyor, nereye götürüldüğü bilinmiyor. İşte bu kitap Saba'nın ikizini bulmak için düştüğü yolda başına gelenleri anlatıyor. Olayların bağlandığı noktayı çok sevemedim, daha üst düzey bir şey beklerdim. Ama daha iki kitabı olduğunu düşünürsek devamında daha sağlam bir şeyler olmalı. 🤔
Yazarın dilini çok anlayamadım, ya da çeviriyle alakalıydı emin değilim, kitap şimdiki zamanla anlatılıyor ama zaman zaman -di'li geçmiş zamana kaymalar olmuş. Ayrıca birçok kere yazım hatasına denk geldim. Yayınevi umarım daha dikkatli olur. 🤷🏼‍♀️ Yine de yazarın dili akıcı ve kitap kolay okunuyor.
Saba zaman zaman 'aferin kızım!!' dediğim bir karakter, zaman zaman da 'sen salak mısın?!!' diye haykırmak istediğim bir karakter oldu. Aslında güçlü bir kadın karakter okumak beni mutlu etti ama keşke bünyesinde az buçuk salaklık da barındırmasaydı. 🤦🏼‍♀️ Ayrıca Emmi'yi birçok kere öldürmek istediğimden emin olabilirsiniz. Jack için ise nötr kaldım. Gerçekten aşık olacağım bir karakter ne zaman çıkacak acaba karşıma? 😅 Yani seriye giriş kitabı için ortalamaydı. Belki de çok bir şey beklemeden başlamak çok daha yararlı olur. Aramızda bu kitabı okuyanlar var mı? Düşünceleriniz neler? Herkese iyi günler, iyi okumalar dilerim. 🌾

9 Haziran 2017 Cuma

Kitap Yorumu: Firefight

HARİKAYDI.
Hazır Dex bu kitapları tekrar basmışken, koşun ve alın.
Brandon Sanderson, sen gerçekten harika harika harika bir yazarsın. Firefight serinin ikinci kitabıydı. İlk sayfadan aksiyonun ortasına düşüyorsunuz! Zaten sonra da bir dakika kesilmiyor. Gerçekten okurken nefes almadığımı fark ettim ve zaman zaman kitabı bırakmak zorunda kaldım! Özellikle 300 sayfadan sonra nasıl okudum ve bitti anlamadım. Sanki her şey bir dakika içinde oldu bitti gibi... Belki de abartıyorum. Bilmiyorum. Olabilir. Ama yani çok beğendim işte, daha nasıl anlatabilirim bunu? Yazarın diline, olayları verişine, hayal dünyasına diyecek söz yok. ADAM MUAZZAM. Ayrıca Steelheart Serisi yazarın diğer serileri yanında sönük, siz düşün gerisini.


Bizim asiler ekibi bundan öncesinde Newcago'da Steelheart'ı devirmeye çalışıyordu ve acaba başarılı oldu mu? Bu kitapta bizimkiler bölünüyor ve bir kısmı Newcago'da kalırken David, Prof ve Tia Yeni Babil' yani eski adıyla Manhattan'a doğru yola çıkıyor. Çünkü bu sefer de buranın demişbaşı Regalia sorun çıkarmaya başlıyor. Ama bakın neler neler oluyor.
Kitabın sonunda birkaç dakika öylece durdum ve bunlar nasıl oldu diye düşünmeye başladım. Gerçekten inanılmazdı. Öyle şeyler oldu ki bunları sonraki kitapta nasıl toplayacaklar bilmiyorum.
Megan gerçekten sevdiğim karakterlerden biri ki kolay kolay bir karakteri benimseyemiyorum. Onu yeniden görmek, David ile diyalogları, yaptıkları çok güzeldi. Prof beni birçok kere çok şaşırttı. Aslında kendisiyle mesafeliyimdir. Öyle bir karakter ki okur bile uzağında kalıyor Prof'un.
Ya bunlardan bahsediyorum ama ilk kitabı okumadığınız için anlamıyorsunuz, değil mi? O yüzden ne yapıyorsunuz biliyor musunuz? En yakın kitapçıya gidip Steelheart alıyorsunuz. Ya da oluşturduğunuz sepete Steelheart da ekliyorsunuz. Sonrası gelecek eminim! Eğer Brandon Sanderson okumaya korkuyorsanız buradan başlayın. Keyifli okumalar!
♥ Bu kitapta da bana @bookandcoffee__ eşlik etti.

8 Haziran 2017 Perşembe

Kitap Yorumu: Steelheart

Merhaba. 🦉 Bir diğer @bookandcoffee__ ile ortak okumamızla gelmiş bulunmaktayım. Brandon Sanderson benim favori yazarım. Neil Gaiman ile aralarında 0.0001'lik bir fark olduğunu söylemeden geçmeyeyim. 👯 Birçok kitabını okudum ama Steelheart baskısı olmadığı için okuyamadığım bir kitabıydı. Yakın zamanda tekrar basıldı kitap ve ben de serinin bütün kitaplarını aldım.
Diğer kitaplarıyla kıyasladığım zaman biraz aşağıda kaldığını söyleyebilirim ama kesinlikle bu kitabı da çok güzeldi. Bu kitapta mizahi diyaloglar biraz daha fazlaydı ve çok akıcıydı. Ama çeviriyle alakalı biraz sıkıntıların olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca türü fantastik, bilimkurgu ve bir miktar da distopya içeriyor. 



Bu dünyada olağanüstü güçleri olan epikler var ama sorun şu ki bu epiklerin neredeyse hepsi kötü. Newcago'nun başında ise Steelheart var ve bu bölgede epikler de dahil herkesi sindirmiş durumda.
David'in 8 yaşında yaşamış olduğu bir olay ile kitap başlıyor. Burada meydana gelen olaylar sonucu David babasını kaybediyor ve intikam ateşiyle başlıyor epikleri araştırmaya. Her distopyada olduğu gibi burada da bir isyan ekibimiz var. İşte David'in epiklere yönelik bu araştırmalarını, isyan ile iş birliğini ve bunun sonucunda gelişecek olayları okuyoruz. Bakıldığı zaman bilindik yanları var ama kendi içinde özgün. Ayrıca aksiyon bir dakika eksik olmuyor. Sürekli bir olay var ve kendini de okutan bir kitap. Bunun yanı sıra süper gücü olanların dünyayı kurtardığı bir kitap okumuyoruz. Yani anti-kahraman içerikli bir kitap olduğunu da söyleyebiliriz.
Eğer Brandon Sanderson okumadıysanız ve diğer kitapları gözünüzü korkuyorsa önce Steelheart ile başlayabilirsiniz. Kesinlikle önerimdir!

6 Haziran 2017 Salı

Pinokyo Olsam Burnum Kaf Dağını Deler Geçer

Evet en son bu sefer iyi geldim, çok da güzel iyi geldim havalarında yayınımı paylaşıp dedim ki, 'Tamam Kalem Fili, artık blogunla ilgilen. Orası senin depon, ne var ne yok doldur gitsin!'
Ama arkadaşlar, hayat olmadık anlarda olmadık şeyler çıkarıyor karşınıza. Kendi adıma zor zamanlar geçirdim. Zor zamanların üstüne zor bir sınav dönemi geçirdim. Kimin iyi kimin kötü gün dostu olduğunu anlamama vesile olan bu süreç içerisinde insanlara çok da anlam yüklememek gerektiğini de anlamış oldum lakin gelin görün ki insan insana değer vermeyi bir an olsun bırakmayı düşününce şu dünyanın hiçbir anlamı kalmıyor.
Eh, zaman her şeyin ilacı. Bunlar üzerinden de çok sular akacak elbet ama ben sanırım kaybettiğim pek çok şeyin yerine yeni bir tanesini koyamayacağım. Olsundu. Mutluymuş gibi davranmak ya da kendini hayatın o yalancı rüzgarına kaptırmak daha kolay. 
O yüzden gelin şu yalan dünyada başıma gelen daha masumane şeylerden bahsedelim.


O zaman en az masum olan şeyden başlayayım; sınavlar!
Gerçekten bu dönem canıma okudular. O kadar zor atlattım ki anlatamam. Verimli zaten çalışamadım, üstüne konular çok ağırdı, hocalar sağ gösterip sol vurdu derken işte zaman ya, bunu da geride bıraktık.
Tatilim başlayalı bir hafta oluyor ve bu süre boyunca uyuyorum, kitap okuyorum, anime izliyorum. Tembellik yapıyorum bol bol. 
Bu ay kendime 20 kitaptan oluşan bir liste yaptım. Kararlıyım, okuyacağım! İnanıyorum kendime.
Ayrıca hunharca kitap okumayı çok özlemişim. 
Şu aralar sardığım bir şey ise Naruto. Arkadaşım @peraninkitapligi'ndan Büşra sayesinde başladım ve inanılmaz güzel bir anime olduğunu düşünüyorum. Anime izlemek istiyorsanız bir şans verin derim.
Kore dizisi henüz izlemiyorum ve ne yenidir ne güzeldir bir fikrim yok ama bu hafta içerisinde şöyle üç beş dizeye birden başlamayı düşünüyorum. 
Ve Korece öğreniyorum! Nasıl mı? Memrise isimli bir program ile! Program yılın en iyisi ödülünü aldı ve dibine kadar hak ediyor arkadaşlar, mutlaka bakmanızı öneririm. 
Şu an Ramazan Ayı sebebiyle pek evden çıkmamayı planlıyorum ancak bittiği gibi İstanbul'a gitmeyi düşünüyorum. O kadar harika insanlarla tanıştım ki İnstagram sayesinde. Hepsiyle de yüz yüze görüşmek istiyorum. Ayrıca ömrüm boyunca İstanbul'a hiç gitmedim. Sonrasında Ağustos sonu Eylül başı gibi Muğla yolları görünüyor ama bakalım neler olacak. 
Bu sefer geri döndüm demiyorum, ama blogumu unutmadığımı da şuraya iliştirmeden gitmek istemiyorum.


Son olarak, instagramı aktif olarak kullanarak buraya ihanet ettiğimi biliyorum. :D Ama orası daha kolayıma geliyor açıkçası. O yüzden daha aktif bir Kalem Fili görmek istiyorsanız instagramdan da kitap yorumlarıma bakabilirsiniz. Bir tık tık yeter. :')
Ayrıca artık kitap yorumlarımı instagramdan buraya taşımaya karar verdim. Böylece burada da aktifliğimi koruyabilirim. ^^
Herkese hayırlı ramazanlar olsun. Bol kitaplı, dizili, filmli, eğlenmeli, gülmeli ve en önemlisi sağlık dolu bir yaz olur umarım.


Kitap Yorumu: Palto

Selam! 👒 Bugün kısacık bir kitabın yorumuyla geldim. Kitabı Kore Fenomeni ile okuduk. 
  • Sonsözüyle beraber kitap 66 sayfa, yani bir saat gibi bir sürede bitebilirsiniz. Ayrıca yazarın dili çok güzeldi, zaten oturup da Gogol'u eleştirmek bana düşmez. Sadece biraz korkuyordum dilinden lakin sanki biri sizi karşısına almış da bir anısını anlatıyormuş gibi hissediyorsunuz. Zaten anlatımı da o yönde ilerliyor. 
  • Ayrıca Dostoyevski demiş ki, 'Hepimiz Gogol'un paltosundan çıktık.' Çok iyi değil mi? 👍🏼


  • Şimdi Akakiy Akakiyeviç işine son derece bağlı bir katip ancak oldukça pasif ve çevresince de saygı duyulmayan bir adam. Soğuk Rus rüzgarlarının estiği bir günde katibimiz paltosunun artık kendisini koruyamadığını fark ediyor ve evvelden tanıdığı bir terziye yama yapması için götürüyor ancak terzi paltonun yama yapılamayacak kadar eski olduğunu, yeni bir palto dikmenin şart olduğunu söylüyor. Akakiy bu yeni haberle telaşlanıyor çünkü zor geçinen bir adam. Velhasıl almasına vesile olan birkaç olay sonunda da palto dikiliyor ve Akakiy daha önce farkına varmadığı pek çok duygunun içinde mutlulukla yüzmeye başlıyor. Ancak bu mutluluğu uzun sürmüyor ne yazık ki. Nedenini öğrenmek için lütfen okuyunuz. 💁🏼
    Öncelikle kitap çok kısa, konu belli ama olayın derinliği çok farklı. Bu kitap da bakıldığında içerisinde başka şeyleri temsil eden pek çok simgeye sahip. Eski palto kişinin dingin kişiliği, çalışkanlığı, görünmezliği iken yeni palto belanın bizzat davetiyesi oluyor bu kitapta. Ayrıca insanların istediklerinde nasıl zalim ve alaycı olabileceğini bir kitapla daha görmüş oluyoruz. Kitabın sonlarında bir olay oluyor, burada söylemek istemiyorum ama okuyanlar anlayacaktır. Ben mesela bu olayın Akakiy'e yardım etmeyen her bir insanın vicdanını temsil ettiğini düşünüyorum. Velhasıl bünyeme böyle bir kitap kattığım için çok mutluyum ve ileride bir kere daha okumak istiyorum. Korkmadan alın, okuyun. Kolayca bitireceksiniz. Keyifli okumalar. 🏔