30 Nisan 2016 Cumartesi

Kitap Yorumu: Ejderha Bakıcısı

İçerisinde ejderha olan bir kitap daha önce okumamıştım. Zaten bu kitaba karşı ilgimi arttıran şey de buydu. Genel anlamda güzel bir kitaptı ama zaman zaman sıkıldığımı da kabul ediyorum.


Baş karakterimiz 10 yaşında köle bir kız. Ailesi onu imparatorluk ejderha bakıcısına köle olarak satıyor çok küçük yaşlarda. Kız adını bile sonraları öğreniyor.
Tabi ejderha bakıcısı da pislik bir adam. Hiçbir işini yerine getirmiyor. Hayvanları beslemek, ejderhalarla ilgilenmek, bakıcının kişisel işlerini yapmak Ping'e kalıyor.
Bir de olay Çin'de geçiyor. İmparator da ejderhalardan hoşlanmadığı için onları kilit altına almış durumda.
Ping'de ejderhalara yemek bırakmak ve ufak tefek işlerini yapmak dışında pek bağlantı kurmamaya özen gösteriyor. Sonra olaylar bir başlıyor, durulmuyor zaten.


Sıkıldığım nokta neydi, okurken birçok kez anlamadan okuduğumu fark ettim. Yani bu ben dalgın olduğum için de olabilir ama beni sadece neler olduğuna odaklayacak nitelikte değildi zaman zaman.
Bir de ne kadar çocuk kitabı olmasa da karakter büyüse keşke diyorsunuz. İlerleyen kitaplarda onu genç bir kız olarak görebiliriz umarım.
Kitap merak uyandıracak bir şekilde bitti. Acaba bundan sonra neler olur diye bir süre duvarla bakıştım ve düşündüm. :D
5 ana kitap ve 4 yan kitap olarak farklı bir yayınevi tarafından basılmış. Şu an hakları Pegasus'ta. Devam etmeyi düşünüyorum ama o olayı aşarım umarım. Zaten kötü bir puan vermeyeceğim.
Kısaca şans verin ve devamını getirip getirmemek size kalsın. :)

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 5/5 

Sürekleyici/Akıcı olma (%45): 3/5
Benim açımdan, akıcılık hususunda bir sıkıntı vardı.

Çeviri ve baskı kalitesi (%5) : 5/5 

Orijinal İsim (%10): 5/5

Güzel Kapak (%5): 5/5
Kapak harika değil mi??

Puan: 4.10

26 Nisan 2016 Salı

Kitap Yorumu: Akıl Çıkmazı (Mara Dyer #3)

Bir seri de geride kaldı. Kitaplığıma kazandırdığım için mutluyum ama sanırım bu kitabı ilk iki kitaba nazaran daha az beğendim. Her şey tam anlamıyla açıklığa kavuştu ve yazar bu olayı böylesi paranormal anlattığı ve bunu da başardığı için -gerçekten başardığını düşünüyorum- güzel bir seri olarak anımsayacağım. Ama dediğim gibi, bu en az puanı alacak kitap olacak bu seri için.


Biz de Mara'nın gözlerini açmasıyla kendimizi bembeyaz bir odada buluyoruz. Son olaylardan sonra neler olduğunu çok merak ediyordum çünkü çok fena bir yerde bitmişti. Gerçi yediğim spoiler yüzünden bir miktar heyecan problemi yaşasam da en azından gidişat için heyecanlıydım. Öncelikle Mara çoooook güçlü bir karakter.
Ben bu kadar güçlü bir karakter daha okudum mu bilmiyorum. Olayı anlatamayacağım çünkü ne dersem tadı kaçar ama birkaç şeyden bahsetmem gerek. Ki bunlar benim sorun  olarak gördüğüm şeyler.
Öncelikle kitap biraz aksiyonlu başladı diyebilirim. Ama sonra tempo gerçekten düştü. Yani şöyle, evet yine olaylar çerçevesinde ilerledik. Mara'yı yine bir takım şeyler yaparken ve 'Ay yine ne yapıyor durdurun şunu' derken okuduğum da oldu.
Ama yazar sanki şunu da anlatıyım da bitsin, şunu da söyleyeyim de bitsin der gibi bir izlenim bıraktı bende.
Yani benim açımdan ilk 50 ve son 100 sayfa kitabı kurtardı. Hatta birkaç nokta mantıksız göründü. Bazı diyaloglar sanki zorlamaydı. Son sayfalar yine çok heyecanla okuduğum sayfalar oldu. Jamie favori karakterim bu arada. Onun replikleri çok tatlıydı. Kitabın o son sayfalarına kadar daha düşük puan vermeyi bile düşündüm ama sırf orada yazarın gösterdiği aşkın büyüklüğü temalı sayfalardan sonra yükseltmeye karar verdim.


Bu benim sevdiğim bir seri oldu ama sanırım özlemeyeceğim. :D Genel anlamda konu çok güzel, yazarın dili özellikle ilk kitapta mükemmel. Satırlar akıp gidiyor sanki. Böyle bir olayı insanı o gerileme çekerek anlatması ayrı güzeldi. İşin içinde ciddi boyutta bir aşk hikayesi de var. Ki kitabın sonunda yazar bunu kendisi de belirtmiş. Belli başlı klişeler hep vardı ama dediğim gibi bu en azından beni ciddi boyutlara kadar etkilemedi. Ayrıca 3 kitaplık fazla uzun olmayan bir seri olması da ayrıca güzel. Bence alın. :)

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5 
Kitap boyunca konu gerçekten özgün ama son kitapta aklıma takılan çok şey oldu.

Sürekleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Bu kitap diğerleri kadar akıcı olmadı benim için.

Çeviri ve baskı kalitesi (%5) : 5/5 

Orijinal İsim (%10): 3/5
Orijinal isim değil ama olayla alakalı olduğunu düşündüğüm için hepsini kırmadım.

Güzel Kapak (%5): 5/5

Puan: 4

Seri Puanı: 4.20

21 Nisan 2016 Perşembe

Mim: Yak/Yeniden Yaz/Tekrar Oku

Sonunda mim! :D Bazen duruluyor ve gözlerimi dört açıyorum mim olsa da yapsak diye. Eğlenceli bence. İşte beni bu eğlenceli mime dahil eden arkadaşlarım da Gözde ve Esra. İkisine de çok teşekkür ederim. Onların cevapları da çok güzel, bir uğrayın derim!



Birkaç kuralımız var, hemen aktarıp cevaplamaya geçiyorum.
+Okumuş olduğunuz kitaplardan üçünü rastgele seçin.
+Bunlardan birini yakmayı, birini yeniden yazmayı, birini tekrar okumayı seçin.
+Bunu en az üç tur tekrarlayın.


1.Tur

Yak-Karanlığa Dokunmak
Bir serinin ilk kitabı. Ama yazar olayı o kadar basitleştirmiş o kadar sıkıcılaştırmış ki. Devam da etmedim zaten. Yansın gitsin. 

Yeniden yaz-Akıl Çıkmazı
Bence diğer iki kitaba göre fazla yüzeysel kaldı. Bazı soruların cevabı havadaydı. Yazar daha iyisini yapabilirdi.

Tekrar oku-Kralların Yolu
Bir Brandon Sanderson tekrar dünyaya gelmez. Kralların Yolu gibi bir kitap ise asla! :D Çok seviyorum ulan.


2.Tur

Yak-1 Kadın 2 Salak
Bu kadar kötü bir dizüstü edebiyatı mensubu bir kitap olamaz. Zaten bundan sonra almayı bıraktım. :D

Yeniden yaz-Kül
Her şey güzeldi ama spoiler vermek istemediğim için bahsedemeyeceğim bazı detaylar var, bunlar daha ilgi çekici bir hale getirilebilirdi. Basit kalmıştı sanki.

Tekrar Oku-Rüzgarın Adı
Bu kitabı yiyebiliyoz mu? Kvothe'yi özledim ciddili. İkinci kitabı alma vaktim geçiyor sanırım. 


3.Tur

Yak-Kanatlar
Bunu böyle ergenken almıştım. Çok saçma noktaları vardı ya. 

Yeniden Yaz-Benim Uzak Yıldızım
Kitabın büyük bir bölümü ikilinin zorlu yürüyüşünü okumakla geçiyor. Daha çok aksiyon olabilirdi ama.

Tekrar oku-Yokyer
Beni de atın Aşağı Londra'ya. Neil Gaiman'ın en sevdiğim kitaplarından biridir. Bunu seçerken çok zorlandım aslında. Kırılgan Şeyler mi deseydim acaba? :D

İşte böyle. Sanırım birçok kişi yaptı ama görmediklerimden yapıştırıyorum.

13 Nisan 2016 Çarşamba

Kitap Yorumu: Bıçak Sırtı (Mara Dyer #2)

Bu seri giderek ilginç bir hal almaya başladı. Ayrıca ben yavaş yavaş sevenler sınıfına doğru adım atıyormuşum gibi hissediyorum. Birkaç klişe var doğru ama onun dışında bence gerçekten özgün ya.


Bu kitapta bazı şeyleri çözerken yeni sorularla karşı karşıya kalıyoruz. Bu arada yine sizi gerecek olaylar silsilesiyle dolu. Birinci kitaptan daha fazlaydı diyebilirim. :D Öncelikle tahminlerimin çoğu fısss. Yazar üst üste al, bunu da al, yetmez bunu da al diyerek tonlarca soru yığıyor üzerinize. :D
Noah'a daha çok ısınmaya başladım. Böyle sürekli bir koruyup kollama havaları falan. Çok tatlıydı.
Tabi kitap boyunca Mara'ya çok üzülüyorsunuz. Bazen bu kaçık kız neler yapıyor diyorsunuz bazen bence doğru diyor ya diyorsunuz. Ayrıca annesi psikolog ve Mara'ya karşı tutumunu anlıyorum ama fazla boğucuydu. Çok sinirlendiğim noktalar oldu. Ama haklı olduklarının da farkındaydım.


Bir de kitapta geçmişten bazı kesitler okuyoruz. Bunlar başta aklımı karıştırsa da yavaş yavaş ne ifade ettiğini anlamaya başladım ama gelecekle tam anlamıyla bağ kurmama da yardımcı olmadı.
Üçüncü kitaptayım şu an ve neler olacak merak ediyorum. Sanırım bittiği için üzüleceğim.
Ben 'nefret ediyorum bu kitaptan, keşke ölse' diyenlerin aksine öneriyorum. Keyifli okumalar! :)

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5 
Klişeler.

Sürekleyici/Akıcı olma (%45): 5/5

Çeviri ve baskı kalitesi (%5) : 5/5 

Orijinal İsim (%10): 2/5
Orijinal çeviri değil ve Bıçak Sırtı için sanırım 2 doğru olacak. :D

Güzel Kapak (%5): 5/5

Puan: 4.25

10 Nisan 2016 Pazar

Kitap Yorumu: Eksik Parça ( Mara Dyer #1)

Sonunda şu seriye de başladım ya darısı Ay Günlükleri Serisi'ne. :D Bu seri için büyük tereddütler içindeydim. Çünkü beğenen bir kitle kadar beğenmeyen bir kitle de vardı. Ben de arada kalanlar şeklinde bir kitle varsa oraya dahil olmaya karar verdim. :D


Her şeyden önce tüm serinin kapak tasarımı ve kapakta kullanılan harf karakterleri çok güzel. Zaten insanı içeriğinden çok buradan vuruyor. (bkz. ben) Kitabın esrarengiz havası çok güzeldi. Ayrıca yazarın dili çok akıcı, 6 saatte falan bitti. 
Ben daha farklı bir şeyler bekliyordum ama. Her kitaba karşı farklı bir şeyler bekliyorum da ne olduğunu ben de çözemedim daha. :D Ama güzeldi. Olayın aşk kısmını kenara bırakırsak, çok esrarengiz. Yani sevmeyen insanları anlarım ama ben böyle bir konu da okumamıştım daha önce. Biraz paranormal olaylarla karşı karşıya kalıyoruz ve kitap boyunca bu bir psikolojik sorun mu, bu kitap fanstastik bir kitap mı kendinizle çatışarak okuyorsunuz. Tabi gerilmek dışında öyle aman aman korkutacak bir kitap değildi.
Yani tam olarak nasıl anlatabilirim? Spoiler olmaksızın biraz zor. Ayrıca herkesin yorumunu okumayın, ikinci kitapla alakalı ağır spoiler yedim ve o blog sahibine de buradan kocaman bir aşk olsun. Biz burada kitap yorumlarken a'dan z'ye her şeyi söyleyeceksek karşıdaki insanın o kitabı okumasına da gerek kalmaz yani. O konuda çok kızgınım, daha çok kendime okuduğum için. Aşağıya arka kapak yazısını bıraksam daha mantıklı. Bunun dışında karakter hakkında konuşmak istiyorum.
Yine bir favori karakterim olmadı. Mara'yı ne sevdim ne de sevmedim. Sadece diyebilirim ki, gerçekten güçlü. Noah, sevdiğim bir karakter oldu ama onun da favorilik bir yanı olmadı.
Bir de kitapta biraz kötü çocuk, masum kız izlenimi oluşuyor başlarda ama sonlara doğru şükür ki onu da yıktık. :D


Doğru anladıysam 3 kitaptan oluşan bir seriydi ve 3.kitap da CNR kitap fuarı ile beraber satışa sunulmuştu. Ben daha dünyadan bir haber, üçüncü kitabı da aldım ama pişman olmadım, henüz. :D 
Kitapları art arda değil araya bir tane başka kitap ekleyerek okumak istiyorum. O yüzden ikinci kitaba da 2-3 gün sonra başlarım herhalde. Siz alırsanız hangi grupta olursunuz pek bilemiyorum. Ama öyle nefret ettim kitaptan yaaa dedirtecek bir şey de göremedim ben. Gerçekten okutuyor kendini ve kitapta çok fazla gizem var. Böyle işte. Bir şans tanıyın. 

Bir gün uyandığında son birkaç gününü hatırlayamadığını düşün...
Mucizevi bir şekilde kurtulduğun kazada tüm arkadaşlarını kaybettiğini,
Ailenin yeni bir sayfa açmak için taşınmak zorunda kaldığını,
Kendi geçmişinle ilgili senden daha fazlasını bilen bir çocukla tanıştığını,
Tüm yaşadıklarından sonra yeniden aşık olabildiğini,
Gerçek olması imkansız halüsinasyonlar gördüğünü,
Aklını kaçırdığından endişelenmeye başladığını düşün.
Ne yapardın?
Mara Dyer işte bu sorunun cevabını öğrenmek üzere...

Bundan daha güzel bir özet olamaz. :D

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5 
Kötü oğlan, saf kız mantığıyla başladığı için kırıyorum.

Sürekleyici/Akıcı olma (%45): 5/5

Çeviri ve baskı kalitesi (%5) : 5/5 

Orijinal İsim (%10): 3/5
Orijinal isim değil ama olayla alakalı olduğunu düşündüğüm için hepsini kırmadım.

Güzel Kapak (%5): 5/5

Puan: 4.35

9 Nisan 2016 Cumartesi

Kitap Yorumu: Yağmurla Gelen Mutluluk

Sanırım şu an biraz hayal kırıklığıyla yazıyorum. Okuyanların gerçekten çok sevdiği bir kitap aslında. Yani ben de sevmedim demiyorum ama beklentim uzayda falan olduğu için iyi bir çakıldım ben yere. :D


Şimdi çok kısa bir kitap, 2 saatte bitirdim ben. Yalnız kitabın başının biraz çabuk geçildiğini düşünüyorum. Yani bir bakıyoruz çocuklar ve bir bakıyoruz büyükler. Hani büyük dediğimde 16-17 civarı işte.
Yazarın anlatmak istediği aşkın her şeyin üstünde olduğu, aşk için bir çok şeye katlanılabileceği falan filan. Ama ben sanırım biraz farklı bir şeyler bekliyordum. Ne bileyim.
Colton ve Lilly arasındakileri okuyoruz kitapta. Şimdi ne dersem spoiler olacak gibi hissediyorum çünkü gerçekten kısa ve konusunu anlatsan gümleyecek cinsten. :D
Ama yani bunun kısaca normalden biraz daha farklı bir aşk hikayesi olduğunu söyleyebiliriz.
Beni neler etkiledi dersem, Lilly'nin fedakarlıkları çok tatlıydı. Colton'a da ısınıyorsunuz ama gerçekten favori çiftim de olmadılar.
Bunun yanında gerçekten güzel bir aşk hikayesi okudum. Yanlış yönlendirmek istemiyorum, sadece beklentimi karşılamadı diyorum. Bu arada Colton'u çok kıskandım çünkü daha bu yaşlarında resimlerinin sergisi oluyor falan. Çok güzel değil mi ya? Ben de isterdim resim yeteneğim olsun. Keşşkem olsaydı.
İşte böyle. Kısa oldu biliyorum. Ama daha fazlasını diyemem. :D Kapak çok güzel, dokusu çok çok güzel. Ayraç ayrı güzel. Zaten fiyat olarak diğer kitaplardan daha uygun, yani alın bence. Kitaplıkta olsun. Ama beklenti yapmayın. Aslında hiçbir kitap için. Bunu daha çok kendime demeliyim sanırım.

"O noktaları birleştiren resimlerden; sense suluboyasın."

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5 
Aşk hikayesi çerçevesinde olduğu için kırdım.

Sürekleyici/Akıcı olma (%45): 5/5

Çeviri ve baskı kalitesi (%5) : 5/5 
Baskı mükemmeeeel.

Orijinal İsim (%10): 3/5
Orijinal isimden çeviri değil ama ben uyumdan kaynaklı olarak tüm puanı kırmıyorum.

Güzel Kapak (%5): 5/5
Mükemmeeeel2.

Puan: 4.35

5 Nisan 2016 Salı

Kitap Yorumu: Sissoylu/Son İmparatorluk

Ne demeliyim? Gerçekten bu kitabı anlatacak kelimeler bulamıyorum. Takip eden arkadaşlarım nasıl bir Neil Gaiman hayranı olduğumu bilir ama sanırım ben o birinciliği Brandon Sanderson'a vereceğim. Ya sen nesin be adam? Vallahi nazarım değecek diye korkuyorum maşşşşallah sana. Arkadaşlar n'olur okuyun şu kitapları. Tüm o listenizi yırtın atın ve o-ku-yun!


Öncelikle şunu demek istiyorum, Brandon Sanderson kitapları -Akılçelen Yayınları'ndan çıkan kitapları olarak- gerek sayfa sayısı, gerek ebat, gerek punto olarak diğer kitaplardan farklı. Kitap gerçekten büyük ve kalın. Okurken kolunuz ağrıyor, fazla elde tutamıyorsunuz zaten ve puntolar ufak. Bunu her Brandon Sanderson başlığı altında tekrarlayıp duracağım sanırım. AMA,
Şunu demek istiyorum, kalın kitap okuma deneyiminiz yoksa kitap sizi zorlar. Ki bu benim 3. Brandon Sanderson kitabım ve kabul etmek zorundayım zaman zaman beni de zorladı.
Bu kitap 1 haftada bitti. Soluklanarak okudum çünkü benim açımdan bunu gerektiren bir kitap.
Ama çok iyiydi ya! Öyle bir dünya örüyor ki size, hayran kalıyorsunuz. Öncelikle Brandan Sanderson kitapları kendi oluşturduğu Kozmer (Cosmere) dünyasında geçiyor. Ya neresinden bahsetsem? O kadar çok şey var ki! Ve kesinlikle spoiler vermek istemiyorum.
Şimdi nedir bu Sissoylu; aslında özel insanlara verilen isim desek olur. Demir, bakır, altın gibi madenlerin -12 taneler- yakabilen ve yakmaları sonucu kendilerine çeşitli özellikler kazandırabilen insanlar.
Tabi sayı olarak da azlar. Bir de Siskanlar var. Bunlar da sadece 1 madenden herhangi birini yakabilen tür. Bunu neden anlattım, merak edip alın diye. :D Burada bakış açısı olarak daha çok Kelsier ve Vin ile beraberiz.
Kelsier... Bu manyak için diyecek söz bulamıyorum. Ben açıkçası doğru düzgün hiçbir karakteri benimseyemiyorum. Ama Kaladin -Kralların Yolu- ve burada da Kelsier. Kelsier bir Kaladin değil şimdi ama :D:D onu da çok sevdim. Gösterdiğinin aksine o kadar yaralı ki, alıp bağrınıza basasınız geliyor. Tabi biz onun aslında neler hissettiğine tanık olabildiğimiz için Kelsier kendini bizden gizleyemedi. Bu arada yazara buradan kocaman bir alacağın olsun ulan! Vin'i de sevdim. Ama hala favori kadın karakterim yok. Oralarda bir yerlerde saklanıyor ama hala kendisiyle karşılaşamadık. :D Kitaptaki her karakter çok iyiydi. Özellikle Breeze, Ham çekişmeleri falan. Aşk yok mu derseniz, azıcık ucundan o da var ama sonuç olarak bu bir epik-fantastik kitabı.
Bir de ciddi bir havası var aslında kitabın. Yani zaman zaman eğleniyorsunuz da ama tamamen değil.


O son çok güzeldi. Yani benim için bir endişedir nasıl bitecek acaba, kötü mü, beklediğim gibi mi vs vs. Hiçbir şekilde beklediğiniz gibi gitmiyor zaten adam sağlam vuruyor sizi. :D Ya gerçekten anlatmak istemiyorum. Olaydan bile bahsetmedim. Ben size arka yazıyı bırakayım en iyisi. Ondan daha iyi anlatamam.
Ha ona geçmeden, bir Brandon Sanderson özelliği olarak; yeni bölüm başlamadan önce ufak bir kısım veriyor size. Tabi siz bu ne şimdi deyip her bölüm başında okuyorsunuz. Onları önemsemeden okumayın çünkü her kitabında onların mutlaka bir anlamı oluyor ve siz ortalarında ya da sonlarında ne olduğunu anlıyorsunuz.
Bir de Parlayan Sözler -Fırtınaışığı 2- matbaaya gitti diye biliyorum. Brandon Sanderson yeni bir üçleme yazmaya başlamış ve yine 3 ciltten oluşacak bir çizgi roman yazmaya da başlamış. Arı gibi mübarek. :D Ve bir bilgi olarak bu serinin 3. kitabı da çıktı ama ilk basımında çok yazım hataları varmış o yüzden 2.baskı almanız yönünde tavsiyelere hep beraberce uyalım diyorum ben. :D Neyse çok uzattım.

"Bir zamanlar, dünyayı kurtarmak için bir kahraman ortaya çıkmıştı. Gizemli bir kalıtıma sahip, diyarların üstüne çöken karanlığa karşı cesurca meydan okuyan bir genç adam.
Yenik düştü.
O zamanlardan bu yana bin yıl geçti ve dünya, Lord Hükümdar olarak bilinen ölümsüz imparator tarafından yönetilen, kül ve sisten oluşan bir çölden başka bir şey değil. Üstelik bin yıldır bütün ayaklanmalar ağır bir hüsranla sonuçlandı.

Gecenin sahibi sisler. Dünyanın sahibi ise Lord Hükümdar.

Ancak her nasılsa umut ölmüyor. İmparatorluğun ve hatta Lord Hükümdar'ın bile sonunu getirmenin hayalini kurmaya cesaret edebilen bir umut. Planlanmakta olan yeni bir tür isyan var; tarihin en büyük soygununun etrafında inşa edilmekte olan bir isyan, dahi bir hırsızın kurnazlığına ve beklenmedik bir kahramanın, bir sokak çocuğunun kararlılığına dayanan bir isyan."

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 5/5 

Sürekleyici/Akıcı olma (%45): 5/5

Çeviri ve baskı kalitesi (%5) : 5/5 

Orijinal İsim (%10): 5/5

Güzel Kapak (%5): 5/5

Puan: 5

3 Nisan 2016 Pazar

Not #11

Kitap yorumlarının arttığının farkında olarak yeni bir not girme vakti geldi dedim kendime. Kore dizisi bile fazla takip edemiyorum. Peki ne yapıyorum; valla ders de çalışmıyorum, gezmiyorum da, bir şeyler izlemiyorum da. Arada bir okuyorum, okula gidip geliyorum o kadar. Gün nasıl bitiyor ben de bilmiyorum yani.


Çarşamba hazırlık vizesi var. Cuma günü çok kararlıydım ben. Planımı yaptım. Şunu şunu yaparım hallederim, çalışırım, yaparım dedim. Yine ne yaptığımı bilmiyorum.
Bölüme geçeyim artık diyorum, hazırlığı özlersin diyorlar. Neyini özleyeceğim ki acaba?
Arkadaş konusunda fena yanıldım. Herkes özünde iyidir de önemli olan özü bozmamak değil mi?
Ben bunu başaran insan pek göremedim bu hazırlık camiasında, Allah bölümde yardım etsin bana.
İnsanlara yazmıyorum bile. Amaril durumdan şikayetçi. Haklı da ama işte bu benim bir türlü nasıl başa çıkacağımı bilemediğim bir durum. Gerçekten o telefonu elime alıp da mesaj yazmak gözümde büyüyor, büyüyor dağ oluyor.
Bir de bana dışarıdan bakınca hiçbir sorunu yok bunun dersiniz, ondan biraz da kendimi anlatmak zorlaşıyor.
Neyse ki eski dostlar tanıyor da bir şey demiyor. Yoksa Amaril ya da Kıvırcık arkasından çarpar da çıkardı o kapıdan.
Ayrıca okulda sinirlerimi geren bir konuda daha var ki ben ona Minik diyorum. Allah'ın her günü otuz kere göz göze geliyoruz ve ben bunu herhangi bir yere yormak istemiyorum. Bence olağan bir durum diyorum ama BelKız tutturdu bu kadar göz göze gelmek de normal değil, ne zaman görsem sana bakıyor. Ama nedense bunun arkasında hiç de masum bir şeyler varmış gibi durmuyor. Kendimi dalga konusu gibi falan hissediyorum. Bilmiyorum işte. Bakın yine sinirlendim.
Kitaplarımdan bahsedip hemen sakinleşiyorum, bekleyin. :D Mart ayı nasıl geçmiş bakalım.
Kızıl Yükseliş ve Altın Oğul ayın başında bitti. Sonra Komik Bir Hikaye okudum. Bunların yorumunu zaten girdim. Onun ardından Sissoylu okudum ki ba-yıl-dım. Birkaç güne yorumunu bırakırım diye düşünüyorum. Sonra Yağmurla Gelen Mutluluk okudum. Ona da yorum yazdım ve sırasını bekliyor. Son olarak da Ejderha Bakıcısı okudum ki onun da yorumu bekliyor. Burayı da ihmal etmeyeyim diye hazırladım hepsini. -Ne kadar da tedbirli bir kız. :D- 6 kitap fena sayılmaz benim için ki Sissoylu bayağı heybetli bir kitap. Notlarımda bile kitaplardan bahsediyorum artık kendime de ne diyeyim? :D