26 Ocak 2017 Perşembe

Dizi Yorumu: Goblin

Gerçekten kalbim ağrıyor. Sanırım bu dizi, gelmiş geçmiş en sevdiğim ve aynı zamanda en nefret ettiğim dizi. Konusu olsun, kurgusu olsun, oyuncuları olsun çok güzeldi. Ama bunu dile getirmekten bıkmış hissediyorum kendimi; LÜTFEN DRAMIN DOZUNU AZALTIN, YIL-DIM!!!!


13. bölüme kadar harikaydı. Ağlamalı, üzülmeli sahne yok muydu? Tabi ki vardı! Ama hemen ardından bir espri patlıyordu ve siz unutuyordunuz o sahneleri. Gülmeye odaklanıyordunuz. Ne kadar da eğleniyorum diyordunuz. Ama o son üç bölüm, tüketti beni...
Ya kahretsin ki dizi buna rağmen ÇOK GÜZEL. Ya arkadaşlar belki de abartıyorum, bilmiyorum. Ama o kadar çok sevdim ki bitmiş olmasını kabullenemiyorum. Kabul etmek istemiyorum. Ama her şeyden önce o son 3  bölümü yok saydığımı bilesiniz.
Şimdi oyuncuları tanıyalım.


Gong Yoo'yu Coffee Prince'de izlemiştim ve orada da çok sevmiştim ama bu dizi zirve artık. O kadar tatlıydı ki anlatamam. Dizide Kim Shin olarak karşımıza çıkıyor ve dizi, eski bir tarihte başlıyor. Yani böyle krallıklar falan var. Kim Shin de orada bir general ama halk tarafından o kadar çok seviliyor ki! O kadar çok seviliyor ki... Kral ile arası bozuluyor. Sonra birtakım olaylar gerçekleşiyor ve biz onu günümüzde, Goblin olarak görüyoruz.


Kim Go Eun 'u daha önce Cheese In The Trap dizisinde izlemiştim ama o diziyi de yarım bıraktım. :D Nedenini 'Yarım Bıraktığım Diziler' başlığı altında ilerleyen zamanlarda söylerim. Oyunculuğı fena değil. Yani süper falan de diyemiyorum ama en azından gelişme gösterdiğini söyleyebilirim. Dizide Ji Eun Tak olarak tanıyoruz biz onu. Önce küçüklüğüne şahit oluyoruz ve bir çocuk için biraz zor olaylar yaşadığını söyleyebilirim. Ayrıca hayaletleri görebiliyor ve dizide sevdiğim ayrıntılardan biri de buydu. Hayaletler bana çok eğlenceli geldi çünkü. Goblin ile Ji Eun Tak'ın ise kaderleri mi bir desek?


Lee Dong Wook çok sevdiğim bir oyuncu. Dizide görünce çok sevindim ama rolü bir miktar yan rol sayılabilir, böyle bir rolü kabul etmiş olmasına şaşırdım bir miktar. Ama kesinlikle arka planda değildi. Kendisi dizide Azrail rolünde. Bildiğimiz Azrail. Kendisine isim kartı geliyor, insanlar geçirmeleri gereken kazayı, hastalığı geçiyor ve Azrail, onları diğer tarafa kadar yönlendiriyor. Dizinin neşesiydi gerçekten. O kadar tatlıydı ki! Goblin ve Azrail arasında gidip geldim ve hatta bir ara Kağıt Salıncak ile Azrail Fan Club üyesi olduğumuza karar vermiştik ama son 3 bölümde taraf değiştirdim. :D


Yoo In Na'ya bayılıyorum ya! Çok güzel değil mi? Onu ilk önce You Are Best Lee Soon Shin dizisinde izlemiştim ve gerçekten dizide baş rol olmasa da benim baş rolüm oydu. Sonra o diziyi de yarım bıraktım ama ahaha. Sonra One More Happy Ending dizisinde izledim onu ve orada da çok iyiydi. (Hayır, o diziyi bitirdim. :D) Burada ise kendisi Sunny. Bir tavuk dükkanı işletiyor ama en son ne zaman bir müşteri geldiğini hatırlamıyor bile. :D Çok tatlıydı ya. Sonra bir şekilde Eun Tak ile yolları kesişecek ve diziye daha aktif bir şekilde dahil olmuş olacak.


Yook Sung Jae, her koresever insanın bileceği gibi BtoB üyesi. Plus Nine Boys ile -eğer yanlış bilmiyorsam- oyunculuk kariyerine başladı. Sonrasında Who You Are: School 2 ile devam etti ve bu diziyle daha çok ön plana çıktığını söyleyebilirim. Burada da oyunculuğu çok iyiydi ama onu gördüğümüz sahne sayısı birazcık azdı. Yoo Deok Hwa, Goblin'in yeğeni. Aynı zamanda şirketin varisi ama çok acılar çekiyor çünkü her varis gibi katlanması gereken bazı şeyler var. Mesela şirkette en alt tabakada çalışmaya başlamak ve kredi kartının iptal edilmesi gibi. :D Olduğu sahnelerde de her zaman neşe saçtı diyebilirim.





Şimdi gelelim dizinin konusunda. Ufak tefek spoilerlar olabilir. Eğer hiçbir şey bilmeden başlamak istiyorum, karakter tanıtımları bana yeter diyorsunuz lütfen burayı es geçin ve en alt paragrafa atlayın.
Şimdi dedik ki Kim Shin bir general ve kral ile arası bozuk. Arasının bozuk olmasının sebebi de kralın küçüklüğünden beri krala hizmet eden hizmetkarın tam bir şeytan olması. O kadar çok dolduruyor ki kralı, kral sonunda Kim Shin'i sınırlara savaşmaya gönderiyor ve açık açık senin buraya ölün gelsin diyor. Sonrasında bazı olaylar oluyor ve Kim Shin'i Goblin olarak şimdiki zamanda görüyoruz. Tabi Goblin olması iyi güzel ama kurtulması gereken bir şey var ve ancak ondan kurtulursa huzura erebilir. Konu genel anlamda Goblin'in sonsuz hayatını sona erdirme isteğini ve çabasını işliyor. Galiba daha fazla bir şey demeyeceğim.





Devam edebilirsiniz. Şimdi son 3 bölümü neden sevemediğime gelirsem; dram, dram, dram. Gerçekten son bölümlere doğru konuyu arap saçına çevirip de izleyene ızdırap vermek hoşlarına mı gidiyor bilmiyorum. Her şey cidden güzeldi. Yine böyle üzücü sahneler oluyordu ama dediğim gibi sonrasında izleyiciyi güldüren bir şeyler oluyordu. E neyse hadi drama boğdunuz diyelim, o son neydi Allah aşkına?





Kimse o sonun mutlu olduğuna beni inandıramaz. O kadar yarım yamalaktı ki. Benim bildiğim son 6-7 bölüm araya dram sokarak izleyici kanser edilir, son bölüm her şey çözülür. Yine sağlam bir son olmaz ama eh, en azından bir şeyler çözüldü dersiniz. Bu sonda çözülen hiçbir şey görmedim ben. Aksine tüm soruların üstüne yenisi eklendi. Nedir yani, ikinci sezon mu yapmayı düşünüyorsunuz Böyle güzel dizileri son bölümlerle perişan ediyorlar ya! Koreliler güzel dizi yapıyor ama final yapmaktan haberleri yok.




Yine de tüm bu söylenmelerime rağmen izlemenizi tavsiye ediyorum. Çok sevdim, çok keyif aldım, çok güldüm ve bir o kadar da çok üzüldüm. Ama favori dizim olmaktan o son 3 bölüm kadar uzak bir dizi oldu. İzleyin!



Puan: 4


Mutlaka dinleyin!! 

23 Ocak 2017 Pazartesi

Kitap Yorumu: Kayıp Şey

Herkese merhaba. Bugün çok güzel bir kitap yorumuyla geldim. Shaun Tan, ilk kez okuduğum bir yazar oldu ama kesinlikle son olmayacak. Ayrıca Oscar ödüllü bir yazar ve sonuna kadar hak ediyor!


Kitap 32 sayfa, zaten daha çok çizimlerden oluştuğunu söyleyebilirim. Birçok şey hakkında eleştiri var kitapta. Gerek çizimlerin içine gizlenmiş olsun, gerek hikayenin içine. Yazar, kesinlikle anlaşılma kaygısı gütmeden ortaya çıkarmış bu eseri ve sözü okuyucuya bırakmış.
Gerçekten ne hakkında olduğundan bahsetmeyeceğim. Sadece alın, okuyun, tüm o çizimleri tek tek inceleyin. 
Eğer okuduysanız da mutlaka yorum bırakın ve kitap hakkında konuşalım!
Ayrıca kısa bir filme de sahip, aşağı bırakacağım. Ama lütfen önce okuyun, sonra izleyin. Eğer almam diyorsanız tamam! En azından kısa filmini izleyebilirsiniz. Keyifli okumalar ve seyirler!
Not: Herhangi bir şeyden bahsetmediğim için merak ettiğiniz bir şey olursa lütfen yorum bırakmaktan çekinmeyin. 🙏🏼


17 Ocak 2017 Salı

Kitap Yorumu: Yolcu (Passenger, #1)

Herkese merhaba. 🙋🏼 Alexandra Bracken, Karanlık Zihinler Serisi'nin yazarı ve ben öncesinde o seriyi okumadım. İyi yorumlar da gördüm ama alma gereksinimi duymadım. Yolcu'dan sonra da almayı düşünmüyorum.


Öncelikle yorumuma başlamadan önce, kitabı sınav döneminde okuduğumu belirteyim. Hal böyle olunca elimde bir miktar sürünmek başından kaderinde yazılıydı. Ama yine de bir kitap beni kendine çok bağlamışsa 'Dersi senin için sallayabilirim bebeğim!' moduna çok kolay giriyorum. Ne yazık ki bu kitap, elime alınca  10 sayfadan öte gidemeyip de her seferinde kapattığım bir kitap oldu. Ancak sınavlarım bitince aldım tekrar elime.
Zaman yolculuğu olan şeyleri seviyorum. En basiti Team Doctor Who. O yüzden ayrıca merak ediyordum kitabı. Bir diğer ayrıntı ise baş erkek karakterin bir siyahi olması. Çok güzel bir ayrıntıydı gerçekten. Okurken hayal etmesi keyifliydi.
İşte şimdi AMA kısmına geliyorum. Bir başlangıç kitabı olduğu için kitabın yavaş ilerlemesini anlıyorum. Yine de bir okuyucu olarak kitaba girmekte çok zorlandım. Yaklaşık 250 sayfasını aşana kadar gerçekten yazara çok söylendiğimi söyleyebilirim. Bence uzatılmış bir kitap. Özellikle de o ilk 250 sayfası. Yine birtakım olaylar gerçekleşiyor ilk sayfalarda ama belki de ben bölük bölük okuduğum için bana akıcı gelmedi. Belki de şu an kitabı gözümde aklamaya çalışıyorum, bilemiyorum.😑
Ayrıca karakterler arasındaki diyalogları çok yüzeysel buldum. Karakterlerin bazı kısımlarda verdiği tepkiler çok yüzeyseldi. Özellikle son kısımda 'Ne saçmalıyor bu ya?!' derken cinnete doğru sürüklendiğim bile oldu.
Ama dediğim gibi, belki de sınav dönemi okuyarak kitabı öylece harcamış da olabilirim. Ama, sakin kafayla düşünmeye çalışıyorum. Yine aynı yere çıkıyorum. Üzgünüm.
Konuya değineyim kısacık. Etta, baş karakterimiz ve kendisi hayatını müziğine, kemanına adamış bir müzisyen. Aynı zamanda babası yok ve annesiyle de arasında sebebini tam anlayamadığı bir uçurum var.
Alice, hem aile dostları hem de Etta'nın eğitmeni. Etta'nın sahneye çıkacağı gün birtakım olaylar oluyor ve bunun sonunda kendini başka bir zamanda buluyor. Nicholas'ın hayatına girmesi de böyle oluyor ve nihayetinde Etta, Nicholas'la bilinmeyen bir yolda, bir macera içinde, bir amaç uğruna oradan oraya gidip duruyor.
Daha fazla detay veremem, o zaman size bir şey kalmaz. 👼🏼


Dediğim gibi yazarın diline çok ısınamadım, olması gerektiği gibi heyecanlanamadım, karakterlerle bağ kuramadım. Belki de benden kaynaklıdır çünkü seveni çok. En azından şansınızı deneyebilirsiniz. Keyifli okumalar. 📖

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%30): 3/5
Fena değildi.

Sürekleyici/Akıcı olma (%40): 3/5

Kitap bana hitap ediyor mu? (%10): 2/5

Çeviri ve baskı kalitesi (%5) : 5/5 

İsim/Kitap uyumu (%10): 5/5

Güzel Kapak (%5): 5/5

Puan: 3

15 Ocak 2017 Pazar

Kitap Yorumu: Hava Uyanıyor (Air Awakens, #1)

Herkese merhaba! Yabancı Yayınları'ndan çıkan Hava Uyanıyor, özellikle elementlerle alakalı bir kitap olduğunu öğrendiğimde daha çok merak ettiğim ve aldığım gibi de okuyup, bitirdiğim bir kitap oldu.
Bu arada kitabı Betül, elden çıkarmak istediğini söyleyince normalden de ucuza almış oldum. Teşekkürler tekrar!


Şimdi kitap hakkında biraz arada olduğumu söylersem doğru olur. Giriş kitabı olarak ele alırsam, yeterliydi ama daha iyisi olabilir miydi? Kesinlikle olabilirdi.
Vhalla, ana karakterimiz ve saray kütüphanesinde çırak. Elbette sarayda sıradan olmak dışında da bir vasfı yok. Ama o kitaplarıyla o kadar mutlu ki! Kimse ona dokunmasa, orada ölene kadar kalabilir. Özellikle kitaplarda böyle kütüphane ayrıntısı olması, kitap sever bir insan olarak benim çok hoşuma gidiyor.
Vhalla'nın bulunduğu saray, Solaris İmparatorluğu'na ait ve bu imparatorluk da bir savaş içinde. Prensler sefere gidiyor, geliyor. Genelde kitapta zafer haberleri alıyoruz. 
Aynı zamanda Ana Kıta (bulundukları coğrafyanın genel ismi) bünyesinde element yönetebilen büyücüleri barındırıyor ve geçmişte yaşanmış bir olaydan dolayı da halk büyücülere ön yargılı. Eh bir de 200 yılı aşkın bir süredir Rüzgargüdücü yok piyasada.
İşte burada olay; Vhalla'nın kendini bulması, kabullenmesi, bunlar olurken aşkı bulması, dostları için birtakım olaylara dahil olması ve başını belaya sokmasını içeriyor diyebilirim.
Genel yorumlarımdan bahsedecek olursam, yazarın dili güzeldi ama kişiler arasındaki diyaloglar zaman zaman gerçek bir sohbeti dinliyorum havasından çok bana kitap okuduğumu hatırlatır cinstendi. Anlatabildim mi? Her zaman değil, zaman zaman.
Karakterlere özel bir ilgim olmadı. Ah, Prens Baldair belki bir adım önde olabilir. Nedenini bilmiyorum. :D Vhalla, kesinlikle favorilerime girmekle uzaktan yakından alakası olmayacak bir karakter oldu, onu söyleyebilirim. Nefret de etmedim ama biraz uyuz mu etti desem?
Kitapta zaman zaman temponun arttığı da oldu ama sanki biraz daha olaylı bir kitap olsa daha iyi olabilirdi. Mesela Vhalla biraz daha kendini gösterebilirdi?


Kısaca bir ilk kitabı olarak orta, konusu gerçekten güzel, devamını merak edeceğimiz şekilde bitti. Baskısı, çevirisi, kapağı çok güzel ki Yabancı orijinal kapağıyla basmış. Elementlere ilginiz varsa şans verin, ben seriye devam etmeyi düşünüyorum. İyi okumalar!

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%30): 4/5

Sürekleyici/Akıcı olma (%40): 4/5

Kitap bana hitap ediyor mu? (%10): 4/5

Çeviri ve baskı kalitesi (%5) : 5/5 

İsim/Kitap uyumu (%10): 5/5

Güzel Kapak (%5): 5/5

Puan: 4

12 Ocak 2017 Perşembe

Aralık Ayında Kalem Fili

Herkese merhaba! 🙋🏼 Uzun zamandır böyle bir yayın yapmıyordum. Geç kaldığımın da farkındayım ama sınavlarım yeni bitti. Bilmiyorum nasıl geçtiler ama bittiği için çok mutluyum. 🙌🏼


Aralık ayında 10 tane kitap okudum. Ama 5 tanesi ince kitaplardı. Zaten sınav döneminde olduğum için özellikle kısa kitaplar seçmeye dikkat ettim. Uzun kitaplar sınav dönemi elimde kalıyor, kaldığı gibi de ilgimi kaybediyorum ve yarım bırakıyorum. Mesela Yolcu. 🙄 Belki sınav dönemi okumasaydım hemen bitireceğim ve seveceğim bir kitap olurdu ama 3 haftadır elimde, anca yarıladım ve içimden bu kitabı okumak gelmiyor. 😕
O zaman gelelim neler okuduğuma;
Hayata Röveşata Çeken Adam 4.5/5
Sürgün Gezegeni 4/5
Kutup Yıldızı 5/5 ⭐️
Tatlı Rüyalar 5/5 ⭐️
Bilge Adamın Korkusu 5/5 ⭐️
Harry Potter ve Lanetli Çocuk 3.8/5
Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku -/5
Eş 4.5/5
Beş Sevim Apartmanı 5/5 ⭐️
İstiridye Çocuğun Hüzünlü Ölümü ve Diğer Hikayeler 5/5
Kitap yorumlarım instagram hesabımda var, bakmak isterseniz tıklayın!


İzlediğim Diziler;
The Big Bang Theory 5/5 ⭐️ (Hala izliyorum.)
Moonlight Drawn By Clouds 3.5/4 (Kore Dizisi)
The Legend Of The Blue Sea 4.5/5 (Hala devam ediyor.)
Goblin 5/5⭐️ (Hala devam ediyor.)

Hiç film izlemedim. 🙆🏼 

Dinlediğim şarkılar;
Twenty One Pilots-Ride
Chanyeol. Punch-Stay With Me ⭐️ 
Drake-Own It
Charlotte Cardin-Les Echardes
Chaeyoung Melody Project

Siz neler yaptınız? Umarım hepiniz için dolu geçen bir ay olmuştur. ♥