29 Kasım 2015 Pazar

Kitap Yorumu: Elantris

Kitap bitince bir Elantrian olsam nasıl olurdu diye düşünmeden edemedim.
Fazla göz korkutan ama akıp giden cinsten bir kitaptı. Sayfa sayısı 508 ve normal kitap ebatından biraz daha büyük. Brandon Sanderson ile ilk kez tanıştığım kitap.
Açıkçası yaklaşık 3 haftadır kitap okuyamıyorum. Suçlusu da bu ve Rüzgarın Adı. :D
Böyle iyi iki kitaptan sonra elimdekiler sarmadı sanırım.


Şimdi bir normal insanları düşünün, bir de normal olmayan insanları. İşte burada normal olmayanlar Elantrianlar. Ama bunlar toplumun ilahlaştırdığı cinsten normal olmayan insanlar. Hatta insan da demek yanlış olur, Elantrian işte.
Tenleri parlak, duruşlarından güç ve asalet akıyor. En önemlisi de onların büyüyü oluşturma özelliği var.
Bu adra-kadabra gibi bir şey değil. Bunlar, aonlar. Büyüyü ortaya çıkaran şey, aonlar.
Peki aon tam olarak ne? İşte kitap boyunca gizemini sürdüren şeylerden biri buydu. Onu söyleyemiyorsunuz, çağıramıyorsunuz. Onu çiziyorsunuz. O kadar narinler ki bir yerini yamuk mu yaptın uçup gidiyorlar ya da...


Şimdi, elantrianların başında bir hastalık beliriveriyor. Özelliklerini de güzelliklerini de kaybediyorlar. O tanrı yerine koydukları elantrianları Elantris kapıları arkasına kapatıp ölüme terk ediyorlar. Ya da edemiyorlar. Bunu okuyup öğrenin!
Kitap 3 ana karakterin bakış açısına göre anlatılıyor. Prens, prenses, rahip.
Ama bu akışı kesen bir şey değil. Sadece rahibin olduğu kısımlarda biraz sıkıldım ben. :D


Kitap boyunca ütopik dinlerin kendi aralarında kavgalarını, ülkenin siyasi yapısını ve tabi ki Elantrianların bu işin içinden nasıl çıktığını okuyoruz. Ancak bunlardan da bahsedersem felaket spoiler vermek zorunda kalırım. O yüzden, 'kesinlikle' alıp okuyun. 
Ayrıca, yazarın ilk kitabıymış. Ama bunu asla hissetmiyorsunuz. 
Sıradaki Kralların Yolu Serisi! :D 
Haydi iyi okumalar. 



15 Kasım 2015 Pazar

Not #7

Gençler geçtim! Direksiyon sınavını geçtim!
Ya diyordum ki kesin kaldım ben. Çünkü 3 hatam vardı ve yine heyecanıma yenildim.
Üniversite sınavında da olmuştu bu. Şimdi siz dediniz dimi, bu kız nasıl psikoloji okuyacak da insanlara faydalı olacak diye ehehhe.


Bir de kurul üyesine çemkirdim frene bastı diye beni streslendiriyorsunuz siz dedim. Yine de geçtim ya la.
Normalde şanssızlık peşimi bırakmaz ama kurul üyelerim ve hocam gerçekten çok iyiydiler.
Ablam da girdi, hatta nüfus cüzdanının kayıp olduğunu son 1 saat kala fark etti. Onu da bir şekilde hallettik ve o da geçti. Gençler böyle şeyleri kontrol edin kendinize güveniyorsanız bile. :D 
Çarşamba büyük sınav var. Diğer bir adıyla hazırlık vizesi ehehe. 
Gram çalışmadım. Çünkü sürücü kursu sınava gireceğimizi bir gün önce söyledi.
Gittim belgeleri aldım, oradaki sekretere de çemkirdim bu nasıl sistem diye. Şimdi okuyunca ne olmuş bana ya hu diyorum. Mülayim bir insandım ben. :D 
Haftasonum direksiyon sınavına kaynadı yani. Şu iki gün bir şeyler yapmaya çalışacağım artık. 
Bu arada kitap okuyamıyorum ya. Koca koca iki kitap bitirince bir dedim herhalde artık tamam diye, gitmiyor. :D 
Neyse bir stresten kurtuldum en azından. 
Acaba ne zaman kar yağacak? Onu da özledim ya hu. 




13 Kasım 2015 Cuma

Kitap Yorumu: Rüzgarın Adı

Kitabın kalınlığını bırakın ve alıp okuyun.
Çünkü siz anlamadan kitap bakıyorsunuz bitiyor.


Kitap şimdi ve geçmiş şeklinde ikili gidiyor. 
Kvothe dillere destan olmuş bir karakter. Ancak kimi ondan iyi bahsederken kimi kötü bahsediyor.
Yaptığı her şey yaptığının onlarca katı abartılıyor. Kvothe artık yorulmuş ve birinci kitapta yer verilmeyen gizemler var. O yüzden onu bir buluyoruz ki hancı.
Peki eskilere gitmesini sağlayan şey ne? Hana gelen bir tarihçi. Böylelikle Kvothe tarihçiye hikayesini anlatmaya başlıyor. 


Bizi onun çocukluğundan gençliğine neler yaşadığı karşılıyor birinci kitapta.
Birçok kere zekasına hayran kalıyorsunuz. Ama ben en çok da kendi kendine yetmeye çalıştığı o zamanlara hayret ettim ve dedim ki 'Büyüksün Kvothe' 
Üniversiteye girişi ve başını her defasında belaya sokması. 
Bir kıza aşık olup da aşkı öğrenmeye başlaması. Lavta'yı çalışını okurken dahi duyuşunuz. 
Yana yakına rüzgarın adını araması ve kütüphaneye girebilmek için aradığı yollar.
Tüm o haylazlıklarına kıs kıs gülerken bir yandan da bu işten nasıl kurtulacak diye endişeleniyorsunuz. Siz fark etmeden Kvothe içinizi işliyor bile. 

















Ama yine de kısaca bahset derseniz; Kvothe rüzgarla ilk kez Abenthy isimli bir Gizemci sayesinde tanışıyor. Bu onun aynı zamanda gizemle, kimyayla, belki büyüyle ve belki de üniversiteyle tanışması da anlamına geliyor. Fakat işler hiç de umduğu gibi gitmiyor.
Artık Kvothe'nin bir amacı var. Ama bu amaca giderken dikkatli olması gerektiğinin çok iyi farkında. Onu bu amaca iten şey ise onu derinden yaralayan bir olay. 
Sonra bakıyoruz Kvothe kendine bakmaya çalışıyor ve sonra bakıyoruz Kvothe büyüyor ve sonra bakıyoruz Kvothe üniversiteye girebilmek için yollara düşmüş. 
Sonra bakıyoruz Kvothe bir şeyler bulmuş olma umuduyla uzaklarda.


2. kitap Bilge Adamın Korkusu 2. gün tarihçiye anlattıkları yazıyor. Ayrıca Sessizliğin Müziği isimli bir de yan kitap var. Bu kitap da Rüzgarın Adı'nda geçen Auri isimli karakterle alakalı ince bir kitap.
Ondan da en kısa zaman bahsedeceğim.
Kısaca; fantastik olsun, biraz macera, biraz aşk olsun bir de karakterine yandığım bir kitap olsun diyorsanız alın :D 




6 Kasım 2015 Cuma

Not #6

Ya ben bu hazırlık temposuna alışamadım hala. Hani kolay olur diyordum, çok sıkmaz falan.
Ama mübarek lise 5 bu, üniversite falan değil.
O kadar çok yoruluyorum ki, gelince hiçbir şey yapmaya halim kalmıyor.


Sabah 6'da kalkıyorum akşam 6-6.30 gibi anca evde oluyorum.
Okul gidiş geliş dışında fena değil. Arkadaşlık konusuna gelince, hiç belli olmazmış 2.ayımda anladım onu da. :D Her şey bir yana bölüme geçip o yönde bir şeyler öğrenmek istiyorum artık.
Sürüş derslerim güzel gidiyor ama 2.kez sınava girerim gibime geliyor. :D
Tüm müfettişler artık cinslik yapmak için orada oturduklarından, benim de ilk seferde yapacağıma pek inancım kalmadı. Zaten park konusu da biraz sıkıntı benim için.
Ayrıca, gözümü korkuttu herkes. Yok şu kadar kişi girdi sadece 3 kişi geçti, yok arabadaki müfettişler onaylasa bile dışarıdakiler onaylamazsa kalıyorsun.
Ben zaten gerilince panikliyorum. Ben araba sürerken tepkileri nasıl olacak, bir de o var.
Aman kızım dur yavaş, aman aman oradan gitme falan. Madem geçemeyeceğim, azıcık korkutsam mı? :D



2 Kasım 2015 Pazartesi

Mim: Güne Nasıl Başlıyorum

Gezgin blog Fok Bıyığı'ndan bir mim geldi. Zaman aşımına uğrayan iki mimden sonra dedim ki beni daha da kimse mimlemez. Ama blogcanım koştu yardımıma :D


Şimdi aslında fazla uyumaktan hoşlanmıyorum. Erken kalkmak gibi yok, cidden. 
Ama zaman zaman geç kalktığım oluyor. İşte o zamanlar kendime çok kızarım erken kalksan şunları şunları yapardın, şimdi şunları halletmiş olurdun diye.
Bir de kalkar kalkmaz yatağımı toplama alışkanlığım var. 
Yüzümü bile yıkamam önce yatağımı toplarım. Tabi okula gideceksem 6.30 civarı uyanıyorum ki bu erken kalkmayı seven ben için bile fazla erken. :D
Normal sabah rutinleri sonrası. Yüz yıka, kahvaltı et -ki sabah pek bir şey de yiyemem- dişleri fırçala, giyin. Ayrıca eşyalarımı akşamdan hazırlamak gibi de bir alışkanlığım var.
Yapmayınca böyle içten içten dürtüyorlar beni kalk yap diye. 
Sonrası eziyet gibi geçen bir okul yolcuğu. 
Haftasonları 10'dan geç kalktığım olmaz. Yatakta bir yarım saat kadar oyalanmayı severim. 
İşte böyleee. 


Güne nasıl başlıyorlar bakalıııım.
Kimse kolaya kaçmasın, mimleyin birilerini gitsin. :D