26 Ekim 2015 Pazartesi

Kitap Yorumu: Kafes

Bu gerçekten gerilimden ziyade bir dram romanı arkadaşlar. Sevmediğiniz tür ne deseniz bağıra çağıra derim ki DRAM.
Ulan yazar seni Allah kahretmesin. Olanları düşündükçe hala dehşete düşüyorum falan.
Beğendim, çok beğendim. Ama işte mutsuz sonlara, iyi ilerlemeyen olaylara karşıyım.
Hayır, bunlar zaten hayatımızda kol gezen şeyler. Yani, mutsuz da bitmedi de neyse işte.


Şimdi dünyayı bir şey istila etsin, ne olduğunu bilmiyoruz. Bilmemize imkan yok çünkü ne zaman görmeye kalksak tahtalı köyü iğrenç bir ritüelle boyluyoruz. Nasıl mı? Bu, beynin algısının çok daha ötesinde. Sana getirisi ise, delilik. Üstelik saniyede seni bulan bir delilik. Yaşamak için ise evini ve gözlerini karanlığa mahkum etmek zorundasın.
Yani, adamlar camını penceresini her türlü şeyle kaplıyor ki dışarıdan bir şey göremesinler.
Dışarı mı çıkmak zorundalar, gözlerini bağlamak zorundalar.
Ya spoiler olmasın diye kendimi tutmaya çalışıyorum ama imkansız.
Normal şartlar altında spoiler vermeye karşıyım ama bundan sonrasında nefretimi kusmak adına bir miktar vereceğim. Kitabı okumak istiyorsanız burayı atlayın.

Spoiler.

Gary inşallah sürünerek ölmüşsündür. İnşallah o şeyler seni öldürmenin kıyısına getirip getirip bırakmıştır. Kitap bitti ve zihnimden geçen tek şey buydu. Geber Gary!
Gerçekten yazarın fazla acımasız olduğunu düşünüyorum. Bir şekilde, eğer böyle sonuçlanmasaydı bu da fazla iyimser olurdu ANCAK ölmeyi hak etmeyen birçok karakter vardı.
Ah, Don kesinlikle ölmeyi hak etti. O ayrı. Olympia sahnesinde o kadar sinirlerim bozuldu ki ağlayacaktım. Umarım kitabın devamı gelir de zavallı Victor'un başına gelenlerin on katını Gary'e olurken okuruz.

Bitti.


Kısaca bahsetmem gerekirse, dünyayı ne olduğu belirsiz yaratıklar basıyor ve bingo, onlara bakarsan kendini öldürecek kadar deliriyorsun. Malorie kız kardeşi ile olayları takip ederken o aslında inanmamayı seçiyor ama onun tahmin edemeyeceği boyutlara ulaşınca olay gazetede gördüğü ilanı gözü kapalı şekilde bulmayı başarıyor. Zaten başka türlü neredeyse imkansız artık o sokaklarda gezmek.
Buradan sonra evin içinde onların yaşam mücadelesini okuyoruz. Aynı zamanda kurulan dostlukları ve aynı zamanda yavaş yavaş bozulan dostlukları da. Bildiğiniz orada yaşam mücadelesi veriliyor.
Ne yoksulluk, ne ırkçılık, ne katil, ne hastalık. Koca bir bilinmezlik.
Kitap geçmiş ve günümüz olarak iki şekilde anlatılıyor.


Malorie gerçekten elinden gelenin en iyisini yaptı. Ben onun katlandığı şeylerin çoğuna katlanamazdım sanırım. Düşünsenize, dışarı çıkmak için gözlerini kapatmak zorundasın ve orada seni ne bekliyor bilmiyorsun.
Özellikle çocuklarını yetiştiriş tarzına hayran kaldım.
Şartları düşünürsek haklı bulabiliriz yaptıklarını yine de hiçbir çocuk böyle bir dünyada 'gözlerini açmak' istemezdi.
Ayrıca korkudan ziyade tamamen geriliyorsunuz. Tabi film olursa sağlam korku olur o ayrı. :D
Deselerdi ki böyle olduğunu bilseydin alır mıydın diye, evet o gaflete yine düşer yine alırdım :D

4.6

23 Ekim 2015 Cuma

Kitap Alışverişi #1

Ya ben kitap aldığım zamanlar sanki dünyanın en mutlu insanıymışım gibi hissediyorum.
Aslında toplu bir kitap siparişi yapmayı düşündüm.  
Ama onun 10 tanesinin hasarlı gelme ihtimaline karşı dedim ki ağır ol. :D
Ya bu olaydan nefret ediyorum, kapağı olsun sayfası olsun kardeşim kontrol etmeden bana gönderme. Bu çok saçma bence. Neyse.


Siparişimi okuoku.com dan yaptım.
İlk siparişimdi. Cuma günü ettiğimden dolayı hafta sonu falan derken çarşamba geldi.
Mesaj da attım hasar konusunda hassas davranırsanız sevinirim diye dikkate alacağız diye cevap yazmışlar. Gelen kutunun altına ve üstüne hava kabarcıklı naylon koymuşlar. Yani, bence çok da yeterli değil ama kitapların dışında herhangi bir hasar yoktu. Sadece Elantris'in ilk iki sayfasında ufak bir bükülme ve yırtılma vardı. O da ufak bir şey. Göz yumuyorum bu seferlik hadi hadi ehehe. Yani genel anlamda memnun kaldım. 
Birçok ayraç ve kahve de göndermişler. Kapıda ödeme için ayrıca 6 lira ödedim o ayrı. Allah'tan kargo bedavaydı. Kapıda ödeme olması bir artı olsa da ekstra ödeme istemeleri garip. 
Kafes bitti. Onun yorumunu da birkaç güne gireceğim. Şu kadar diyeyim hala etkisi üzerimde.
Elantris'e başladım şimdi. Kristal Kitap yorumunu yapmıştı, haliyle baya meraklandım.
Kitap normal kitap boyutlarından biraz daha büyük. Sayfa sayısı da 508. Normal kitap boyutlarında olsa 700 sayfayı bulurdu herhalde. Azıcık göz korkutuyor, kabul. :D 
Sonraki durak Rüzgarın Adı olacak. Daha önce okudum ama aradan zaman geçti. Kitaplığımda olması için aldım. Sessizliğin Müziği'ni de karakterin Rüzgarın Adı'nda geçiyor oluşundan dolayı bundan sonraya bıraktım.


Benim Uzak Yıldızım ne yalan söyleyeyim çok dikkatimi çeken bir kitap değil ama çok reklamını gördüm diye aldım. Bakalım beni pişman edecek mi :D
DiskDünya serisini acayip merak ediyordum ve Büyünün Rengi ile bu dünyaya ben de yakın bir zamanda adım atacağım. Bu seriden beklentim çok yüksek. İçine de bir harita koymuşlar, yorumda ayrıntılı bahsedeceğim.
İyi Hissetmek bölümümle alakalı diye aldım. Bu kitabın öveni de çok. Herhalde okuduğum herhangi bir kitabın yanında İyi Hissetmek de gider diye düşünüyorum. 
Bir sonraki alışveriş aksilik çıkmazsa 12 Kasım'da olacak. Hadi bakalım. 

21 Ekim 2015 Çarşamba

Marslı: Film Versiyonu

Bugün Amaril aklımı çeldi ve dersi ektim. Ben ektim çünkü onun dersi iptal olmuştu. :D
Arkadaşlar, ben ders ekmek için yaratılmışım ehehe.
Lisede de dibine kadar kullandım, burada da kullanacağım!
Neyse çıktık okuldan ne yapalım dedik sinema yapalım dedik. Tabi ben Marslı'yı görünce dibim düştü adete. Küçük Prens ile Marslı arasında gidip geldim ama Marslı galip geldi. Küçük Prens sonraki günlere artık.


Şimdi kitaptan zaten bahsettim. Şuradan ulaşabilirsiniz. Konuyu merak eden önce kitap yorumumu okuyabilir.  Yalnız şunu tekrar edeyim; UZAYLI FALAN YOK.
Birçok kişi bu ayrıntıyı atladığı için beklediğimi bulamadım demiş.
Bir filme gideceksem de ne anlatıyor diye açıp bakarım. Bakmadıysam da beklentimi karşılamadı diyemem çünkü ben yanlış bekliyormuşum. Konu Marslı olunca biraz atarlı oluyorum :D
Kısaca, bir astronotun Mars'ta mahsur kalışından bahsediyor.


Ben beğendim. Biraz durağan ilerliyor kabul ediyorum ama ikinci kısım çok daha heyecanlı.
Bir de 3D izledik, onun da ayrı bir keyfi vardı.
Mark'ın uzayda kendini bıraktığı sahnede nefes almayı unuttum neredeyse. :D
Özellikle Dünya ile iletişim kurduğu o sahnelerde çok güldürdü.
Efektler de beklediğimden daha iyiydi. Kısaca, beğendim. Tavsiyemdir.

4,7

18 Ekim 2015 Pazar

Home/Evim

Ya böyle şeker bir animasyon olabilir mi?
Eğer dünyayı istila edecek uzaylılar Of gibi olacaksa ben kabul ettim, etsinler.


Buflar peşlerindeki düşmanlarının kendilerini bulmaları üzerine bizi bulamayacakları bir yere gitmeliyiz diyorlar ve tüm evrende bir araştırmaya giriyorlar.
Bütün bu arayışın sonunda insanların elinden çektiği yetmeyen dünyaya bir de Buflar akın ediyor ve bütün insanları Avustralya'da bir düzlüğe kurdukları yeni yerleşim yerine atıveriyorlar.
Orada da sıra sıra evler var falan. Bir insana ne lazımsa işte.


Ama atladıkları ufak bir detay var. Lüle!
Bütün insanları topladıklarını sanarken Lüle evinde saklanmayı başarıyor ama onun artık bir amacı var; annesini bulmak!


Peki bunlar bir kenara Of bu işin neresinde derseniz, Of bütün Buflar tarafından dışlanmış bir birey.
Ama bu onun kesinlikle umurunda değil! Of sürekli arkadaşlarını bunaltan bir tip ama bunu başka bir Bufta göremiyorsunuz. Yani adam evimde parti veriyorum diyor ama bu hiçbir Bufun alışkın olduğu bir şey değil :D


İki karakterin birleşmesi ise tam bir komedi.
Buf evinde parti veriyor ve herkese mesaj gönderiyor. Kesinlikle HERKESE.
HEPİNİZ PARTİME DAVETLİSİNİZ! Samanyolu'na sapın. Büyük Ayı'dan sağa dönün. Güneşten sonra ki üçüncü gezegen.'



Artık herkes Of'un partisine davetli. Gezegendeki herkes. Yani düşmanları bile!
Bütün Buflar Of'un hatasının farkında ve hepsi ödetmek istiyor. Başlıyor kovalamaca.
Bir de zeki Buflar var. Onlar da o sırada bu işi nasıl çözebileceklerini düşünüyorlar.


Lüle ve Of'un da artık ortak bir amacı var. Buflardan kaçmak!
İlk başta Of Lüle'ye dürüst olmuyor ama sonrasında onun da üstesinden geliyorlar ve ikisi arasında mükemmel bir dostluk doğuyor.
Düşmana mesaj gitti mi, peki düşmansa neden düşman, Lüle ve Of kaçarken ne yaşadı izleyin ve öğrenin :)


Ayrıca Rihanna, Jennifer Lopez, Jim Parsons seslendiren isimlerden bazıları.
Hatta fark ettiniz mi, Lüle Rihanna'ya ne kadar da benziyor? :)


3 Ekim 2015 Cumartesi

Not #5

Normalde art arda not atmayı düşünmüyordum ama birkaç anlatacağım var şimdi.
Ya ben okulumu çok sevdim!! Gerçekten.
Öğretmenler de şu anlık iyiler, zorunlu hazırlık var malum. Bölüm hocalarını bilmiyorum henüz ama Amaril okula gelirse (!) göstereceğini umuyorum. :D
Okulla alakalı tek sıkıntı 1 ay sonra sınıfı bölecek olmaları. Çünkü mevcut biraz çok.
Arkadaşlarla ilgili de bir sorunum olmadı, şimdilik. Onlarla da iyiyim.


Ayın 10'unda ehliyet için yazılı sınav var. Çalıştınız mı derseniz, hayır. Derslere bile gitmedim.
Herkes çıkmış soruları çöz gir diyor ama bu hafta ben yine de çalışmayı düşünüyorum.
Eniştemle köyde denedik de sürmeyi, faciayım facia :D
Eniştem dalga geçiyor sen daha çok girersin o sınava diye. Neyse halledeceğim onu da kazasız belasız inşallah.
Bir de okula gitmek büyük sıkıntı ya. Yani sabah trafik felaket oluyor, trafiksiz 30 dakika süren yere 1 saatte gidiyorum. E tabi otobüsün halini tahmin ediyorsunuzdur. Elimi bıraksam düşmem o derece dolu oluyor. Hani anlamak lazım tamam, herkes işine gücüne gidecek sürücü de bir yerde almak zorunda AMA yetmiyorsa da kabullenin şunu 10 dakika da değil de 5 dakikada bir çıkarın otobüsleri. Şu da var; haberlerde görmüşsünüzdür, Dikimevi'nde otobüsün freni boşaldığı için durağa çarpmış 13 ölü. Ki o durakta benim kardeşim inip, biniyor. Geçenlerde yine otobüse bindim sabah, ağzına kadar dolu. O da tekere baskı yapıyor, bildiğiniz tekerden dumanlar falan çıktı adam hala yolcu alıyor.
İnsan hayatı 3, 5 liradan daha kıymetli. Şu araçları götürüp de bakımını yaptırmak zor olmasa gerek.
Diyecek bir şey yok artık, Allah ölenlere rahmet eylesin.