27 Şubat 2016 Cumartesi

Kitap Yorumu: Audrey'yi Bulmak

Sophie Kinsella okumayalı çok olmuştu. Çok sevdiğim bir yazar kendisi ve genelde tarzı yetişkin ama ilk kez gençlik romanı yazmış. Yani, biraz Sophie Kinsella dışındaydı sanki.
Bir de sanırım ben farkında olmadan kendimi romantik, gençlik tarzı kitaplardan soyutlamışım. Özellikle Kralların Yolu'ndan sonra baya yavan geldi. Ama genel anlamda sevdim diyebilirim. En azından yine kitap okuyamaz mıyım bir dönem diye endişeleniyordum, 4 saatte bitirdim. Çok kalın değil zaten.


Öncellikle Audrey okulda arkadaşlarıyla bir olay yaşamış ve bu da psikolojik rahatsızlığa sebep olmuş. Yabancılarla konuşamıyor, yan yana gelemiyor, göz göze gelemiyor. Hatta ailesiyle bile göz göze gelemiyor. Sürekli güneş gözlüğüyle falan.
Lunis, Frank'in - Audrey'in abisi- arkadaşı. Aralarında bir yaş var aslında. Frank tam bir oyun hastası. Böyle lol, dota gibi bir oyun. Dünya çapında turnuvaları oluyor, ucunda büyük para ödülü var. Lunis ve Frank de takım oluyorlar.
Tabi eve yabancı gelmesi bir süre Audrey'yi rahatsız ediyor ama zamanla alışmaya başlıyor Lunis'in de çabalarıyla. Sonrasında bunu tam olarak nasıl atlattığını okuyoruz.


Ebeveynlerin çocuk üzerindeki etkisinden kitapta çok bahsedilmiş ve mesajlar çok açıktı. Çocukların iyiliğini düşünerek bir şeyler kısıtlamak değil, orta yolu bulmak. Bu önemli. Anneye çok kızdım kitap boyunca. Bir de psikolog sahnelerinde daha elle tutulur şeyler bekledim. Yani kadının yönlendirmeleri güzeldi aslında ama oralar biraz yüzeysel kalmış.
Bunun yanında Audrey'in 'kertenkele' beyni anlatması güzeldi. O paniği ve ona neler yaptığını anlamış oldum.
Genel olarak eğlendiğim ve sevdiğim bir kitap oldu. Ama en sevdiğim Sophie Kinsella kitabı olamadı.


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5 

Sürekleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Güzeldi ama 'vay be neler oluyor' demedim. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5) : 5/5 

Orijinal İsim (%10): 5/5

Güzel Kapak (%5): 4/5
Sophie Kinsella kapağı değil bu. :D 

Puan: 4.15

22 Şubat 2016 Pazartesi

Kitap Yorumu: Kralların Yolu

Bitmiş olamaz, değil mi? Gerçekten! İkinci kitap hemen çıksa iyi olur yoksa ben bu kitabın boşluğunu neyle doldururum bilmiyorum. Kitabın boyutundan korkup erteleyenler, hata edersiniz. Bu nasıl bir hayal gücüdür? Bildiğiniz yazar baştan bir dünya yaratmış. Bir o kadar dünyaya benzeyen ama bir o kadar ondan uzak. Gerçekten şu kurgu mükemmel değilse de ne?
Öncellikle belirteyim, kitap boyut olarak büyük, sayfa sayısı 910 ve puntolar küçük. Okurken kolum yoruldu öyle söyleyeyim. :D Başta beni de korkuttu. Ben bunu nasıl okuyacağım dedim kendime. Şunu anladım ki böyle kalın ve yoğun kitaplar için uzun bir zaman dilimi ayrılmalı. Ben 2 haftada okudum ve 50-100 sayfa arasında değişti. Bazı günler ödevden okuyamadığım oldu. Gece 3'e kadar okuduğum da oldu. Okulumdan kaynaklı böyle ayırmak zorunda kaldım aslında ama böyle olduğu iyi oldu. Rüzgarın Adı ve Elantris'ten sonra bir dönem kitap okuyamamıştım. Ama şu an kendimi o durumda hissetmiyorum. Yani demek istediğim okursanız -ki okuyun- sindire sindire gidin.
Seri 10 kitaptan oluşacakmış. Yurt dışında 3 kitap basıldı. Yayınevi 2.kitabın çevirisinin bittiğini 2-3 ay önce söylemişti. Sissoylu 3 çıktıktan sonra Fırtınaışığı Arşivi 2'de bizimle olacak. Şimdi çok spoiler vermeden karakterlerden bahsedeyim


Kitap 4 ana karakterin etrafında dönüyor. Ama ara bölümlerde başka karakterleri de okuyoruz ki bunlar diğer kitaplarda da karşımıza çıkacaklar büyük ihtimalle. Okurken bunların nasıl birleşeceğini merak ediyorsunuz.
Kaladin, bir asker. Bir hekim. Bir köle. Kitap boyunca sürekli onun yanında olacaksınız. Shallan okurken Kaladin ne yapıyor diyeceksiniz. Szeth okurken Kaladin işini halletti mi diyeceksiniz. Dalinar okurken Kaladin hala güçlü mü diyeceksiniz. Bu kitap özellikle Kaladin üzerinde duran bir kitaptı zaten. Biz kitabın büyük çoğunluğunda onu köle olarak okuyacağız. O kadar güçle ayakta duruyor ki. Şu an bir numaralı karakterim kendisi.
Ona hayran kalmaktan bir dakika kendimi alamadım. Syl kesinlikle üzerinde durulması gereken başka karakter. Onu hep Kaladin'le okuyoruz.


Kitapta spren diye bir tür var. Onu açıklamayağım ama ufak, herkese görünmeyen, çok da zeki olmayan yaratıklar desem doğru olur. Syl Kaladin'i bir dakika yalnız bırakmayan bir spren. İkisinin diyaloglarını okurken o ikisi arasındaki ilişkiyi ve Syl'i gerçekten sevdim. Ama bu kitapta Syl hakkında bir şeylerden emin olmak mümkün değil. Ama kötü bir şeyler varmış gibi gelmedi bana.


Shallan bir ressam. Bir evin tek kızı. Bir alim adayı. Aynı zamanda bir hırsız adayı. Babası öldüğü için Jasnah'ın -kralın kız kardeşi- himayesi altına girip alim olmak istiyor. Görünürde. Ama işin aslı başka. Onu okuyup öğrenmeniz daha iyi. Shallan'ın ilk 2 kısmı biraz sıktı ama sonradan onun kısımları da merakla okudum. Shallan eh, çok bana işlemedi ama gözüme batan bir karakter de değil. İkinci kitap daha çok Shallan etrafında şekillenecek diye okudum. Bu arada Jasnah da önemli karakter.
Dalinar bir yüceprens. Bir baba. Belki de bir ermiş. Gavilar -eski kral ve Dalinar'ın kardeşi- öldüğü zaman derinden sarsılıyor ve onun intikamı için yanıp tutuşuyor. Ama zamanla onda da bir şeyler değiştiğini okuyoruz. Dalinar ve Adolin - Dalinar'ın oğlu- kısımlarını sevdim. Genel anlamda onun kısımlarını okumak da sizde bir merak uyandırıyor. Dalinar gerçekten sevdiğim bir karakter.
Szeth bir suikastçi, bir köle, belki en vicdan sahipli insan. Szeth'i bu kitapta fazla görmedik. Sadece nerelerde ne parmağı olduğunu öğrenmek için gözümüz üstündeydi. Ama tam olarak onu anlayacak fırsat bu kitapta bize verilmemişti. Yine de bir şekilde ona kötü gözle bakamıyorsunuz.


Konudan bahsetmek biraz zor. Çünkü olaylar çok bağlantılı. O yüzden anlatabileceğimi sanmıyorum. Ama bir film, dizi olsa sağlam olur. O kadar çözülmeyi bekleyen ve sizi meraktan çatlatacak dereceye getiren gizemler var ki. Parshendiler en başta!
Bir 400 sayfa karakterleri tam olarak anlamakla geçiyor ve buradan sonrası hareketleniyor. O 400 sayfa için asla sıkıcıydı diyemem. Kitap şu an 53 lira. Sitelerde 40-41 civarı bir fiyata satıldı. Ben hediye aldırdım eheheh. Kesinlikle o paraya değer. İkinci, üçüncü hatta onuncu kitaba kadar 40-50 vermek beni düşündürmüyor bile. Almam diyorsanız da bir yerlerden okumaya bakın derim. :D

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 5/5
Daha özgün ve güzel konu bulursanız bana da söyleyin. :D

Sürekleyici/Akıcı olma (%45): 5/5

Çeviri ve baskı kalitesi (%5) : 5/5

Orijinal İsim (%10): 5/5

Güzel Kapak (%5): 5/5

Puan: 5

20 Şubat 2016 Cumartesi

Kitap Alışverişi #5

Okul açıldığını nasıl da belli ediyor. Kitap okumaya zor vakit ayırıyorum, bir şeyler yazmak için gerçekten vakit ayıramadım şu aralar. Sanırım artık sadece haftasonları daha aktif olacağım.
Yine bir okuoku.com alışverişim ve bu sefer kendilerinden çok memnun olmadım.
Öncelikle özellikle notta belirttim hasarlı ürün konusunda hassas davranmalarını ancak bir kitabın sayfaları bükülmüştü. Bir kitabın yaklaşık 50 sayfası ufak ufak yırtılmıştı ve gelen hemen hemen tüm kitapların cildinde ufak ezilmeler vardı. Şimdi bunlar aslında bakarsak çok büyük şeyler gibi durmuyor. Ama önlenilebilir şeyler. Yani oraya korumak için fazla hava kabarcıklı naylondan koysanız batmazsınız herhalde. Bunun dışında Kızıl İsyan Serisi istedim, iki tane Mara Dyer göndermişler. Çarşamba geri gönderdim doğru kitapları pazartesi kargoya verebileceklerini ve salı geleceğini söylediler. Perşembe eline ulaşmış kitaplara karşılık ne için pazartesi geri dönüş yapılır? Üstelik ne bir özür dilediler ne de başka bir şey. Sadece ne yapmam gerektiği söylendi. Gerçi şükür, bir muhattap bulabildim.
Bir kere daha sipariş vereceğim. Yine özensiz bir durumla karşılaşırsam bu da son olacak.


Bunun yanında, bunlar benim doğum günü kitaplarım. Tabi bir de olmayan Kızıl İsyan Serisi :D
Pegasus'a gitti tüm param ama değdi açıkçası. 
Kralların Yolu'ndan sonra, tüm Brandon Sanderson kitaplarını sömürmeye kararlıyım. Sissoylu 3 yakında çıkacakmış ama sırayla birer tanesini alacağım. Art arda kalın kitap okuyunca okuma yetimi kaybediyorum da. :D
Kızıl Kraliçe çok merak ettiğim bir kitap. Umarım ikinci kitabı da yakın zamanda Türkiye'de basılır. Takip etmiyorum ama çeviri aşamasında ya da basım aşamasında olsa gerek. Yurt dışında çıktı çünkü.
Eleanor ve Park bilim kurgu/fantastikten romantik bir şeylerle kaçmak istersem diye aldığım bir kitap. Okuyanlar seviyor genelde.
Mucize'yi çok merak ediyorum. Daha doğrusu karakterin psikolojisini. Bakalım neler çıkacak.
Olaylı Mara Dyer serim. :D Bir kere bu serinin kapaklarının ayrı bir albenisi var. Üçüncü kitap yakında çıkacak diye okudum.
Komik Bir Hikaye yine kahramanın psikolojisini merak ettiğimden.
Kurucunun Kızı'nı henüz okumadım ama bir seriyi yarım bırakamama gibi bir özelliğim var. O yüzden Devrimin Kızı'nı da aldım. Ama severim diye düşünüyorum. 
Sophie Kinsella benim favori yazarlarımdan biridir. Yine tatlı bir hikaye ile bize Audrey'yi tanıtacak. Okuma listemde başlara yerleştirmeyi düşünüyorum. 
Olmayan Kızıl İsyan Serim :D çok yankı uyandırdı. Ya aslında çok göz önünde tutulan kitaplara çok ilgi göstermiyordum ama ne oldu bilmiyorum. Artık bir alasım geliyor. Vurun beni ulan. :D
Neyse bu alışverişten de bu kadar dostlar. :)

10 Şubat 2016 Çarşamba

Kitap Yorumu: Kül

Bu kitabın bana hissettirdiklerinden çok emin değilim. Aslında sevdim ve kesinlikle kötü bir puan vermeyeceğim ama yazarların duyguyu insana geçirmekte çok başarılı olamadıklarını düşünüyorum. En azından kendim için.
Bu arada kitap iki yazarın ortak çalışması. Konu ve akıcılık açıkçası çok iyiydi. Ayrıca kapak harika. Birkaç yazım hatası vardı tabi o ayrı. :D Sadece her noktada olmasa da belli başlı birkaç bölümde o duygu olayını yaşadım.


Şimdi bir distopya kitabı kendisi. Tabi yine dünya ama sistem farklı. Zamanında bir Olay yaşamışlar ve dünyanında yarısından fazlası bu olay yüzünden ölmüş. Geriye kalanlar da kaderle alakalı bir sistem geliştirmişler. İşte bebek doğduktan sonra kader ve zaman saptıyorlar. Ama bunu 1 saatten az bir sürede yapmak zorundalar çünkü o vakti geçirirlerse kader ve zamanı kaybediyorlar.
Bu kader olayı da şu, insanlığın geleceğini düzenlemek adına uzmanlar kişide kader ve saat belirleyince ve bu yerine getirilince dünyada gelecekte oluşacak herhangi bir felaketi engellemiş oluyorlar.
Mesela bir karakterin kaderi geleceğin bakanını güldürmek. Ama zaman damgası yok. Hal böyle olunca çocuk geleceğin bakanını sürekli güldürme ihtiyacı hissediyor çünkü kaderini tam olarak hangi zaman diliminde yerine getirmesi gerektiğini bilmiyor.
Bir de olmazsa olmazımız bir kast sistemi mevcut. Yedi renk var. Mor, Kırmızı, Yeşil, Sarı, Kahverengi, Barut, Kül. En asil Mor ve toplumda en ezilenler de Kül. Tabi Kül de kendi içinde Kül ve Renksiz olarak ayrılıyor.
Renksizler hiç kaderi olmayanlar. Ki onlar da toplumun en aşağı kesimi olarak görülüyor. İşe yaramayanlar.


Kitabın ilk sayfasında birkaç yasadan bahsediliyor. Bu kader mevzusu baya ciddiye alınıyor. Örneğin kaderini inkar edemezsin, cezalandırılırsın. Kaderini bozamazsın, sonu ölüm olur. E tabi eğer ailende bir Kül varsa, ödemek zorunda olduğun yüklü bir vergi seni beklemektedir.
Sistemden ölümüne nefret ettim ya! Morların tavırlarından da. Bir kere küllerle yan yana bile gelmek istemiyorlar.
Kitap iki karakterin gözünden anlatılıyor. Dax ve Madden. Dax bir Kül, renksiz. Madden bir Mor, geleceğin bakanı. Bu ikili birbirinden hiç hoşlanmıyor. Zaten toplumda hiç kimse küllerden hoşlanmıyor. Aldan ve Link Dax'in Mor abileri. Ama aile için asla ve kata ayrım yok. Hatta anne dışında Dax herkes için en önemli kardeş sırasında diyebiliriz.
Şimdi kitap abiler hakkında dehşet verici bir olayla başlıyor. Bunu tabi ki söylemeyeceğim. :D
Bundan sonra Dax ve Madden'ın birleşen kaderini, mücadelelerini, sistemin yavaş yavaş çürümekte olduğunu okuyoruz. Kitap boyunca şaşırtıcı bir olayla karşılaşacağız ve olayı kitabın sonundaki başka bir olayla birleştireceğiz ki o son gerçekten çok iyiydi. Daha fazla anlatmayayım. :D
Aslında  birkaç seriye benzetilmiş. Sanırım ortak noktalar da var ama ayrıldığı sağlam noktalar da var.
Zaten bütün kitaplarda bir sisteme karşı çıkış yok mu? :D  O fikri bir özümsemek lazım aslında.
Daha kim bilir kaç kitapla daha sisteme karşı çıkacağız.
İşte böyle. Bence kitaplıkta olmayı hak ediyor. İkinci kitap Morötesi imiş. Hiç bakmadım ne zaman çıkacak diye. Ama devam ettireceğim bir seri olacak. İyi okumalar! :)

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5
Toplum arasındaki dengesizlik, isyanlar bilindik ama kurgulama açısından kurtarmışlar.

Sürekleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Yazarların duyguyu aktaramama sorunu zaman zaman kopmama sebep oldu ama onun dışında sürükleyici bir roman.

Çeviri ve baskı kalitesi (%5) : 4/5
Birkaç yazım hatası vardı.

Orijinal İsim (%10): 5/5

Güzel Kapak (%5): 5/5

Puan: 4.15

7 Şubat 2016 Pazar

Mim: Gitmek İstediğiniz Hayali Dünya

Resmen bu mim bana mutluluk veriyor :D Mimi başlatan Bonghwang. Kendisi de blogu da çok tatlı. Mutlaka ziyaret etmelisiniz. Tabi ben de mim için çokça teşekkürlerimi ve sevgilerimi kendisine iletiyorum.

1. Gitmek istediğiniz bir hayali dünya var mı?  Varsa neresi olsun isterdiniz?
Hogwarts

Tardis


Atlantis



2. Sevdiğiniz filmde/dizide hangi karakter olmak isterdiniz ya da kendi karakterinizi yazabilir misiniz?
Doctor Who'nun yoldaşı olmak isterdim. Bu çok heyecanlı değil mi ya?! Düşünsenize, şimdi hangi zamanda, hangi mekanda, hangi türle bir savaş halinde olacaksın?
Ayrıca Doctor ve Tardis ile olmak başlı başına bir heyecan zaten. Her Doctor'u ayrı ayrı seviyorum ama önceliğim Matt :D

3. Sevdiğiniz bir romanda/masalda hangi karakter olmak isterdiniz?
Eğer masalı ele alacaksam, sanırım Malefiz olmak isterdim. :D
Roman biraz zor aslında ama Hermione diyeceğim.


4. Gerçek hayatta başka biri olarak doğmak şansınız olsaydı, kendiniz dışında kim olarak, nerede doğmak isterdiniz?
Grönland!!!! Çok merak ediyorum ya her yer buzdan dağ. Gecesi gündüzü yok gibi. Garip, değil mi? Ayrıca buzullarda yaşayan hayvanların hepsini çok seviyorum. Evcil bir kutup ayım olurdu belki ehehe.

Evet beni biraz güzel diyarlara götüren bir mim oldu :D

Dostlar Kütüphanesi
Fok Bıyığı
Kağıt Salıncak 
Kalem Kuklası 
Bi' Poşet Kitap  kolay gelsiiin :D

6 Şubat 2016 Cumartesi

Kitap Yorumu: Lola ve Komşu Çocuk

Yine harika kapaklı bir kitapla daha karşınızdayım. :D Yayınevleri işlerini iyi biliyor gerçekten. Kitabın konusu kadar kapak da kendine çekiyor okuyucuyu. Ve Lola'da kesinlikle böyle bir kitap.
Kapağı çok güzel, iç tasarımı çok güzel. Ayracı çok güzel. Ama bunun yanında, konusu gerçekten çok tatlıydı.


Öncelikle Lola'nın çılgın karakterine özenirken buldum kendimi. Her gün farklı peruklar, rengarenk kıyafetler. Kendiyle bu kadar barışık olması. Bir kere o kış dansına giderken elbisenin altına asker çizmesi giyebilecek kadar çılgın!
Tabi zaman zaman o da kendiyle çatışmalar yaşadı ama çoğu zaman üstesinden geldi. Önemli olan bu, değil mi?
Cricket bambaşka bir olay. Öncelikle ölünesi yakışıklı, tehlikeli, kaslı abilerimizi :D aklınızdan çıkarın. Cricket kendi halinde, çalışkan mı çalışkan, adeta ozon tabakasına değercesine uzun ama tatlı mı tatlı bir karakter. Komşu çocuk. Üstelik Graham Bell kendisinin büyük büyük büyük babası :D Yazarın bu ayrıntıyı düşünürken aklından ne geçiyordu acaba? :D
Max tam da bahsettiğim o kötü çocuklardan biriydi! Lola'nın onunla ilgili düşüncelerine zaman zaman kızsam da bunu herkes hayatında birkaç kere yapıyordur sanırım. Ama Max'i de anladığım birkaç nokta oldu.
Ya kitapta öyle ayrıntılar, öyle karakterler var ki baştan aşağı sevimli!  Zaten kitap Lola'nın gözünden anlatılıyor ve biz onun bütün bu eğlenceli kişiliğinin yanında kendine sakladığı o hassas kızı da okuyoruz. Bazen tercihlerinde kızıyoruz.
Ailesinin korumacı tavrı çok eğlenceliydi. Arkadaşlarıyla diyalogları çok eğlenceliydi. Özellikle iş yerindeki arkadaşları.  En sevdiğim şey anne unsuru oldu. Bunun yaratmış olduğu psikolojiyi okumuş oldum.


Çok güzeldi. Yazarın dilini çok beğendim. Bence kütüphanenizde olmayı hak ediyor. Zaten kolay okunan bir kitap. 3 günde bitirdim ben ki evde de değildim o dönem. Eğlenmek ve gülümsemek için bire bir! Keyifli okumalar dilerim. :)

Not: Puanlama sistemim biraz adaletsiz olduğundan :D Kronik Okur'a kendi puanlama sistemini kullanıp kullanamayacağımı sordum ve izin verdi. Ona da buradan çok teşekkür ederim. Kendisini mutlaka ziyaret edin, deli gibi kitap okuyor ve yorumluyor. Asla kıskanmıyorum! :D

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 5/5

Sürekleyici/Akıcı olma (%45): 5/5

Çeviri ve baskı kalitesi (%5) : 5/5

Orijinal İsim (%10): 5/5

Güzel Kapak (%5): 5/5

Puan: 5

5 Şubat 2016 Cuma

Not #10

Bugün benim doğum günüm. Ay büyümek istemiyorum donduramıyor muyuz? :D
Hiçbir şey yapmadım. Kutlamak gelmedi içimden açıkçası.
Kitap okudum, bir şeyler izledim ve mümkün olduğunca büyüdüğümü unutmak istedim. :D


Herkes gitti ve ev yine sessizleşti ama yetiştirmem gereken bir yığın ödevim var.
10 günde eh hepsi bitmese de bir kısmını bitiririm diye umut ediyorum. :D
28 gün ne ara bitti, ne ara benim doğum günüme geldik, 2016 ne ya!
Ama en güzel yanı herkese istediğimi yaptırıyorum. 'Ya bana çay getirsene, bugün benim doğum günüm yapmak zorundasın!' ehehe. Kardeşimi çok zorlamış olabilirim kabul.
Doğum günü kitaplarımı alabilecek gibiyim. Pegasus'a gidecek tüm param. Çok pahalı ya hu. Pegasus biraz daha ucuz olur musun? Bugün benim doğum günüm, yapmak zorundasın!  :D
İşte böyle. Hiç aksiyon olmayan hayatımdan yine ufak bir şeyler okudunuz.
Tatilinizin son zamanlarının güzel geçmesini dilerim.


4 Şubat 2016 Perşembe

Kitap Alışverişi #4

Gecikmeli bir alışveriş postundan daha merhaba blogcanlar.  Başım kalabalık son 2 haftadır, bir şeyler yazıp çıkıyorum genelde.
Hatta acı verici bir şekilde aldığım kitapları bile okuyamıyorum. İnstagram'da daha aktifim ama. Tamam kızmayın. :D
Neyse okuoku ve idefix alışverişlerimden bahsedeyim o zaman.


Yukarıdaki kitaplar artı Kül ve Başka Topraklarda Rüzgar Sert Eser okuoku'dan. Gerçekten çok güzel bir indirim vardı. Kül dışında hepsi indirim kitabı. Başka Topraklarda Rüzgar Sert Eser' de okuoku'dan hediye. Şu an bu kitaplarda indirim bitti ama başka yayınların indirimi devam ediyordu. Bir bakın derim, eminim almak istediğiniz birkaç kitap olacaktır.
Go'nun mıknatıs olayı çok güzel. Kapakları da beğendim. Go'dan Yabancı ve İşgalci bitti. Genel olarak beğendim. En kısa zamanda yorum gireceğim. Yabancı'nın iki kitabını aldım gördüğünüz gibi. Kurucu'nun Kızı aslında sebepsiz almak istemediğim bir kitaptı ama indirimi görünce dayanamadım :D Dokuz Gün, listemde vardı.
Kül Novella Dinemik'ten. Bu da bitti. Hani kitap okuyamıyordun sen demediniz umarım :D Kitap kapağı çok iyi ya! Ama birkaç yazım hatası vardı. Locke Lamora'nın Yalanları bir türlü sıra getiremediğim kitaplardan biriydi :D Resmen indirim görünce çığlık attım. İthaki seviyoruz! :D Darısı Bilge Adamın Korkusu'na! :D


Kralların Yolu ve Buz arkadaşımın doğum günü hediyesi. Bunlar İdefix'den. Cidden kargo getirene kadar neler çektim anlatamam. İsim vermeyeceğim ama buradaki şubesi gerçekten rezalet. 3 gün aralıklı saatlerde aradım ve açmadılar. Ben de sonunda şikayet yazdım siteden. Sonra müşteri hizmetlerinden aradılar ve bugün mutlaka elinize ulaşacak ben şikayetinizi gerekli yerlere bildireceğim dedi. Artık ne kadar doğruysa :D Ama bir daha bu şirketi kullanır mıyım bilmiyorum.
Buz aslında Ateş Serisi'nin 6. kitabıymış. Gerçekten bunu internetten öğrenince haykırdım, böyle bir hatayı nasıl yaparım ulaaannn! Ateş Serisi de ertelediğim bir seriydi. Öne çektim artık napiiiim :D
Kralların Yolu korkunç bir kitap! :D Boyutu büyük zaten, sayfa sayısı 912 ve puntoları ufacık.
O okuduğunuz bir sayfa normal boyutlardaki bir kitabın neredeyse 3 sayfasına denk. :D
Ama konusu çok iyi. İçinde çizimler de var ve böyle kitapları seviyorum. Yeni başladım. Teknik olarak 4 sayfa okumuş olsam da onun aslında kaç sayfaya denk geldiğini hesaplayamayacağım bile :D


Şimdi doğum günüm için herkese açık açık kitap alın diyorum ehehe :D Ama cidden, kitap kadar mutlu edecek bir hediye daha var mı ki?  Eh, başarırsam eğer doğum günü kitaplarım diye yeni bir kitap postuyla dönerim. :D

1 Şubat 2016 Pazartesi

Film Yorumu: Kardeşim Benim


Geçen hafta ablamdayım. Kendisi çok meşgul olduğundan benimle pek ilgilenemese de kendisinden bir sinema sözü alabildim ve işte karşınızda Kardeşim Benim :D


Ben beğendim. Çok eğlenceliydi. Sadece biraz durağan başladı ama sonradan iyi canlandı. Eh, biraz da Murat Boz'un acemiliği belli oluyordu. Yani, Burak Özçivit duyguları verebilmekte daha iyiydi. Ama Murat abimiz :D daha yolun başında olduğu için normal karşılıyorum ve altından kalktığına da inanıyorum. Eleştiri çok almış ama açıkçası küfür olmadan komedi olmayacağına inanan insanlar olduklarını düşünüyorum. Dediğim gibi, ben beğendim.
Fazla bilgi vermek istemiyorum sanırım hala gösterimde ve gitmek isteyenler olur. Ama fragman ve tanıtım yazısı dışına çıkmamaya çalışarak birkaç yorumda bulunacağım.


Öncelikle ikilinin babası vefat ediyor ve iki kardeş küçüklükten gelen bir mevzudan kaynaklı olarak adeta düşmanlar birbirlerine. Tabi babanın da gönlü razı gelmiyor ve ölmeden önce onları birleştireceğini düşünen birkaç video ve kaset hazırlıyor. Buradan sonra iki kardeş çıkıyor yolculuğa. Daha fazla detaya girmek istemiyorum. :D


Sonu tahmin edilemez bir yere gidiyor ve güzel bir sondu. Ayrıca düğün sahnesi çok komikti. Özellikle onları düğüne getiren adam o sahnelerde Murat ve Burak kadar güldürü unsuruydu. Aşk olsun, küfür olmadan gülmek istiyorum, biraz dram da kabul ederim derseniz gitmenizi tavsiye ederim. İyi seyirler! :)