31 Aralık 2016 Cumartesi

Mutlu Yıllar!


İyisiyle kötüsüyle bir yılı daha geride bıraktık, anılardan bir yıl daha uzaklaştık, bizi bekleyen tüm o şeylere bir adım daha yaklaştık. Yeni yılı kutlamayı sevmiyorum ve bir miktar da saçma buluyorum çünkü hadi ama, kim büyümekten hoşlanıyor ki! 
Ama işte yine de burada hepimiz adına güzel dilekler dilemek için bulunmaktayım.
Her şeyden önce barış, huzur ve sağlık diliyorum. Bu üçü olduktan sonra gerisi bir şekilde gelir.
Ama inşallah mutluluk, sevinç, başarı, bol kitap ve bol para peşinizi hiç bırakmaz.
Umarım dünyadaki bütün haksızlıkların üstesinden yaptığımız gibi, gelebiliriz de.
Umarım hepimizin dilediği her şey hayırlısıyla gerçek olur. 
Musmutlu yıllar diliyorum hepimize! 


Mim: Geriye Bakış ve 2016'nın Enleri

Normal şartlar altında zaten ilgilenmediğimi biliyorum, evet. Böyle giriş yapmayı adet edindim onu da biliyorum :D Şimdi bir de sınav dönemindeyken artık çok bunaldım, bakayım neler var derken Kore Fenomeni yapmış, yapmak isteyenlere de paslamış. Ayrıca bir baktım beni bu mime Okuyan Muggle da yıllar önce mimlemiş. :D O zaman artık yapmalıyım dedim.


Bu yıl gerçekten birçok açıdan rezil bir yıldı. Gerek ülkece, gerek bireysel...
Bazı zamanlar düşünmekten hiçbir şey yapamaz olduğum oldu ki bunu hala zaman zaman yaşıyorum.
O yüzden bir şeyler izleme açısından çok verimsiz bir yıldı. Haydi beraber listeleyelim neler yaptığımı.


Okunan kitap sayısı - 97
100 olmasını çok istiyordum ama sınav döneminde olduğum için kitap başına geçsem de kendimi veremiyorum o yüzden 97'de çakılı kaldım.
Bu yıl çok güzel kitaplar okudum ve bir ilk 3 yapmak sanki haksızlık olacakmış gibi hissediyorum. :D O yüzden ne kadar favorim varsa yazacağım;
Neil Gaiman-Kırılgan Şeyler - Birçok öyküyü içinde barındırıyor ve her bir öyküde ayrı ayrı çok güzel mesajlar var. Ama okuduğum tüm Neil Gaiman'lar favorim.
Stefan Zweig-Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu - Bir karakterin yaşamış olduğu tüm duyguların bana da geçmiş olması ve etkisinden bir hafta boyunca çıkamamam. Gerçekten aşk psikolojisini bundan daha iyi başka birn kitap anlatıyor mudur, kuşkuluyum.
Patrick Ness-Canavarın Çağrısı - Bir çocuğun gözünden anlatılan bir kitap ve öğüt verici üç hikaye. O kabullenme süreci ve Canavar'ın hikayeleri çok etkileyiciydi.
Hasan Ali Toptaş-Ben Bir Gürgen Dalıyım - Bir insan olarak çok utanarak okuduğum bir kitap oldu, siz de okuyun lütfen.
Patrick Rothfuss-Bilge Adamın Korkusu - Kralkatili Güncesi 2.kitabı olur kendisi. Okuma sürecim biraz sancılı geçmişti ama sonunda gerçekten 'neden bittin ki' diye üzüntüler içindeydim.
Brandon Sanderson-Parlayan Sözler - Fırtınaışığı Arşivi 2.kitabı. Çok uzun bir süreye yayarak okudum çünkü kalbim kaldırmıyordu olayları. İlk kitaba göre aşırı olaylı ve çok çok beğenerek okudum.
Mine Söğüt-Beş Sevim Apartmanı - Gerçekten tüyler ürperten ve aşırı etkileyen bir kitaptı. İlk Mine Söğüt kitabım oldu ama son da olmayacak.
Marissa Meyer-Ay Günlükleri Serisi
Alper Canıgüz-Tatlı Rüyalar
Brian Selznick-Kutup Yıldızı
Çizgi roman olarak da; Saga Serisi, Mezarlık Kitabı ve Güngezgini. Özellikle Güngezgini okuyun, okutun!



İzlenen film sayısı - 11
Bunların 7 tanesi sinemada izledim ve kalan 4 taneyi de evde kendim izledim. Bu yaz ne yaptın deseniz hiç hatırlamıyorum bile ne yaptığımı. :D Şimdi şu kadarcık film içerisinde hangisi favorim :D
Suicide Squad - Aaaahhhh Harley Quin!!! Çok tatlıydı ya! Ben genelde DC ya da Marvell çok takip etmiyorum ama Herley Quin ile alakalı ne varsa alacağım. ^^
Ekşi Elmalar - Garip bir şekilde ben çok sevdim bu filmi :D Yani kesin şundan diyemiyorum ama sevdim işte.
Fantastic Beats - Biraz beklediğim gibi olmasa da yine de favorilere girmeye hak kazandığını düşünüyorum. :')


İzlenen dizi sayısı - 7
Bunlardan 5 tanesi Kore dizisi, 2 tanesi yabancı dizi.
Ayrıca yarım bıraktığım da 3 tane Kore dizisi var ama onları eklemiyorum. :D Şimdi favorim olarak;
The Big Bang Theory!!!! Tüm sezonları bitirmedim tabi ama sonuç olarak hala devam ediyorum. Ah Sheldon! Ba yı lı yo rum.
Kore dizilerinden ne yazık ki favorilerime giren yok. :(

Bloga yazılan yayın sayısı - 60
Düşündüğümden daha fazlaymış :D En çok görüntülenen yayın ise Cinder'ın kitap yorumu olmuş.

İnstagramda paylaşılan fotoğraf sayısı - 148
Buraya oranla orada daha aktifim, biliyorum. Üzgünüm. En çok beğeni alan fotoğrafım ise kitaplığımı paylaştığım fotoğrafım olmuş.


Yaptığıma pişman oldum ahaha. Bir insan nasıl bu kadar az film, dizi izleyebilir? Ayıptır Kalem Fili. :D Neyse eğlendim ama ^^ Ben de yapmak isteyen herkese paslamak istiyorum o vakit. :D

14 Aralık 2016 Çarşamba

Mim: Doğru Hayaller, Dilekler ve Hedefler


-Blog ile çok ilgilenmediğini fark eden Kalem Fili, Salıncak'ta bir mim görür ve der ki 'Neden olmasın?'-
Selam millet! Nasılsınız? Ben idare ediyorum. Okul, kış ikilisi birçoğumuzun bildiği gibi yorucu. Bir de sabahın kör saatlerinde çıkıp da, ayakta yolculuk yaptığım düşünülürse, eh gerçekten de iyi idare ediyorum.
Hal böyle olunca aşırı yorgun oluyorum ve hiçbir şey yapasım gelmiyor. Bu da beraberinde ıssız bir blogu getiriyor. Ama olsun, arada kaçıp gelmek de keyifli. ^^
Şimdi geçelim mime. Salıncak isteyen herkes yapabilir demiş. Ben de üzerime alınıyor ve başlıyorum.



1. Kimse mükemmel değildir ama yine de eksiklikleri düzeltmek mümkün. Huylu huyundan vazgeçmez mi dersin? Yoksa şu huyumu değiştirsem fena olmaz mı? Nedir o huyun? 2017 için kendinde değiştirmek istediklerin neler?

Biraz daha hırslı olmak isterdim. Bende zerresi bulunmuyor, Cüzi miktarda bulunmuş olsaydı benim için birçok şey daha iyi olabilirdi.

2. Meşhur Alaaddin'in Sihirli Lambası oldu da kucağına düştü. Ve tabi ki 3 dilek hakkı verdi. Dikkatli düşün, klavyenden çıkan her cümleyi gerçeğe dönüştürebilir. Ne dilerdin?

1. İstediğim tüm kitapları alıp, okuyabilme fırsatı.
2. Şu nıhalet olası cehennemin dibindeki okulumu bulunduğum muhite getirmek .:D
3. Ailem ve ülkem için huzur. 


3. Şimdi gerçek hayata dönüyoruz, evin, çocukların, kendin, kedin.. için yeni yılda neler yapmak var aklında? Şimdiden düşünelim ki, yeni yıl kapıda hazırlıksız yakalanmayalım :)

Şu ben farkında olmadan uçup giden zamanı yakalamak istiyorum. İşte o zaman evime, aileme, kendime daha fazla zaman ayırabilirim. :)
Ayrıca bir kedim olsa güzel olurdu lakin öyle bir durumda 'Kedin mi? Annen mi?' sorusuyla karşı karşıya kalabilirdim. 

4. Piyangodan büyük ikramiye çıksa hepimiz dünyayı gezeriz değil mi? Sen neler yapmak isterdin? Bir de şöyle düşün, o istediklerin için çok para şart mı? Belki de değildir. 

Diyelim Alaaddin okulu getiremedi, beni götürecek bir araba alırım. :D Sevdiklerim için harcardım. Muhtaç insanlar için harcadım. Hayvanlar için harcardım. Hala mı bitmedi? En dünya turu da fena fikir değil aslında.

5. Para, para, para.. Para harcamadan da Gerçekleştirebileceğin hayallerin vardır elbet. Haydi onları da paylaş, bekliyoruz.

Elimdeki kitapları bitirmek. Gerçekten kitap almak bir ayrı mutluluk, ama onları okuyacak zamanı bulamamak ve kitaplıkta bekletmek bir kitapsever için en üzücü durumlardan biridir herhalde.

Öyleyse ben de buradan gören herkese paslıyorum. 


4 Aralık 2016 Pazar

Film Yorumu: Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar?

Uzun zaman sonra kitap yorumundan farklı bir şeyle geldim, mutluyum! :D
Filme geçen hafta arkadaşımla gittik ama acele seansa yetişelim derken Türkçe dublaj olduğunu fark edemedik. Çok batmadı seslendirmeler ama alt yazılı izlemeyi tercih ederdim.


Rowling'in HP'nin yanında ufak kitaplar çıkardığını biliyoruz. Bunlardan biri de Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar? Film ise kitabın yazarı Newt Scamander'i konu alıyor.
O giriş müziğini tekrar duymak gerçekten tüylerimi diken diken etti. Tekrar bu dünyaya girme fırsatı bulmak harikaydı.
Ama tabi filme beklenti yapmadan gitmek en iyisi, çünkü ne kadar sihir dünyasında olsak da ve ne kadar HP havasını ucundan solumuş olsak da bu benim için sevdiğim duyguları uyandırmaktan daha da öteye gitmeliydi. Sanırım olmadı.
Başarılı buldum, sevdim. Birçok büyüyü yeniden ve daha sık görmek çok güzeldi.
Oyuncular çok iyiydi, konusu da çok güzeldi. Eğlendim, bolca güldüm. Ama nasıl desem, zaman zaman 'ben böyle bir şey beklemiyordum galiba' demeden de edemedim.
Ama dediğim gibi, yine de çok güzel bir film olduğunu ve iyi bir iş çıkardıklarını düşünüyorum.
Özellikle o son sahneler sonraki filmi beklememe yetecek kadar ilgi uyandırdı. 
Yani beklenti yapmadan izleyin ve tekrar o dünyanın içinde olma fırsatının tadını çıkarın! 


Puanım: 4

2 Aralık 2016 Cuma

Kitap Yorumu: Ben Bir Gürgen Dalıyım

Herkese merhaba arkadaşlar. Bugün Hasan Ali Toptaş'a ait bir kitapla geldim.
Daha çok fantastik/bilimkurgu okuyorum ve haliyle yabancı yazar ağırlıklı okumak durumunda kalıyorum.
Ama özellikle bu yıl Türk yazarların kitaplarını da almaya başladım. Ben Bir Gürgen Dalıyım ise Baldan Beri'den Gizem'in videosundaki tavsiyesi üzerine aldığım bir kitaptı.


Ben Bir Gürgen Dalıyım ile koskoca ormanda bir gürgen oluyorsunuz ve başlıyorsunuz olanları izlemeye.
Bu süre boyunca renkli orman hayatına misafir oluyorsunuz. Kalkgidelim mavilere, kırgın sarılara bakıyorsunuz sonra.
Bir gün uzaklardan köknarın sesini duyuyorsunuz tüm ormanla birlikte, çünkü aslında rüzgar bilene sadece rüzgar değildir. Gürgen size bunu öğretiyor; rüzgarı dinlemeyi, hissetmeyi.. 
Köknarın anlattıklarına üzülüyorsunuz, sizi de tüm ormanı hüzne boğduğu gibi boğuyor bu rüzgar.
Sonraları gürgenin korkulu rüyalarında siz de korkuyorsunuz, bir ormancıdan ve onun acımasız baltasından. Ama buna rağmen dik durmayı öğreniyorsunuz gürgen ile birlikte.
Yine de hayat kırıyor bir şekilde kanadınızı ve buluyorsunuz kendinizi bir kamyonun arkasında başka ağaçlarla beraber belki de bir salıncak olmak için, kim bilir?
Bir marangozun bahçesinde yıllarca bekliyorsunuz, bir ailenin nasıl yıkıldığını adım adım izliyorsunuz sonra. Ama onların ne mutluluğunu paylaşabiliyor, ne de hüznüne ortak olabiliyorsunuz. Sadece o yığında herhangi bir odun parçasısınız.
Bu süre boyunca bir kapı olmaktan çekiniyorsunuz, kapıların kilidi vardır çünkü. O kilitler size ne ifade ediyor arkadaşlar? Gürgen ve kader ortakları için olmak istemeyecekleri kadar çok şey.
Pencere olmaya razı oluyorsunuz. belki de bir bebeğin beşiği olurum diyorsunuz. 
Sonra bir gün marangozun ailesine de veda vakti geliyor, yeni bir merak sarıyor gürgenle beraber sizi, acaba nereye, ne olmak için gidiyorum?
O son cümle, gerçekten bir tokat gibi indi insanlığıma. Gözlerim doldu, utandım. Bu kitap, insana bir şeyler öğreten çok az kitaptan bir tanesi.


Bazı açılardan bazı duygular üzerinde fazla durulmuş ama bu bir çocuk kitabı olduğu için duyguyu net bir şekilde verebilmek açısından olması gerekeni yapmış bana göre Hasan Ali Toptaş.
Yazarın dilini de çok sevdim, ayrıca baskı ve çizimler de çok güzeldi.
Büyük, küçük herkes okumalı. Çünkü bu kitapta her yaştan insanın çıkaracağı çok sayıda ders var. Kesinlikle önerimdir.

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%30): 5/5

Sürekleyici/Akıcı olma (%40): 5/5

Kitap bana hitap ediyor mu? (%10): 5/5

Çeviri ve baskı kalitesi (%5) : 5/5 

İsim/Kitap uyumu (%10): 5/5

Güzel Kapak (%5): 5/5

Puan: 5

4 Kasım 2016 Cuma

Kitap Yorumu: Ateş Serisi

Geç fark ettiğim bir seriyle geldim arkadaşlar. Her kitabı için tek tek yazmak uğraştıracağından seri olarak bahsetmek istedim. Öncelikle kitap sıralamasını vereyim, sonra bakalım neymiş bu Ateş Serisi?

1. Karanlık Ateş
2. Kan Ateşi
3. İntikam Ateşi
4. Rüya Ateşi
5. Gölge Ateşi
6. Buz (Yan Seri 1.kitabı)
7. Alev (Yan Seri 2. kitabı)

Ben henüz Buz ve Alev'i okumadım ama elimde var. Seri hemen bitsin istemediğim için kasım ayına Buz'u ve aralık ayına da Alev'i koydum ama gelin bana sorun, okumamak için kendimi zor tutuyorum.


Şimdi konuya geçmeden şuradan başlayayım, bu serinin ilk iki kitabının baskısı yok. Çünkü ilk üç kitap Epsilon Yayınları'nda, sonra yayın hakkını Artemis Yayınları almış. Epsilon tekrar basmıyor ilk iki kitabı. Artemis de yayın hakkı kendinde olmadığı için basamıyor. Üçüncü kitabın baskısı hala var ama o da bitmek üzeredir zannımca.  İlk iki kitabı şansınız varsa bir sahafta bulursunuz -ben bulamadım- yoksa da pdf olarak okursunuz, ben pdf olarak okudum ve devam kitaplarını aldım. Son olarak çevirmen değişikliğinden dolayı 4 ve 5.kitaplarda çeviri biraz rezalet diyebilirim üzülerek. Artemis neden gereken özeni göstermedi bilmiyorum ama Barrons Kitap ve Süs Eşyalarının önce Barrons Kitap ve Baloncukları,sonra da BB&B olması?
E haydi BB&B yine neyse de baubles kelimesi nasıl baloncuk olabilir yahu? Sözlüğünüz mü yok, internetinizi mi kesitler de bakamadınız? Onu da geçtim, ne yapıyor baloncuk mu satıyor bu adam?
Sonra Mukaddesin Seelie, Melunun Unseelie olması falan derken diyorsun güzel kardeşim sen önceki kitapları çevirmeden önce hiç mi okumadın? Umuyorum ki Buz ve Alev'de daha iyi bir performans sergilediler.


Şimdi gelelim konuya. Öncellikle bu seri fantastik bir seri ve çeşitlilik o kadar fazla ve farklı ki! Konu zaten hiçbir konuya benzemiyor. Burada dünyanın yanı sıra insanların bilmediği başka bir krallık var; Fae Krallığı. Fae'ler de Melun ve Mukaddes olmak üzere ikiye ayrılıyorlar. Bu türün her türlüsü insan düşmanı ama Melun'lar yapı itibariyle çirkinken, Mukaddes'ler müthiş güzeller.
Tabi bunlar da kendi içinde ayrılıyorlar ama onu okuyarak öğrenin.
Yıllar önce Fae'ler bir anlaşma ile dünyadan çekiliyor ve kendi ülkeleriyle dünya arasına bir duvar örüyorlar. Ayrıca Mukaddes ve Melun arasında da bir çatışma var ve Melun'lar Fae dünyasında kilit altında. Ta ki duvar çatlayana ve Melunlar dünyaya sızmaya başlayana kadar. Peki nasıl fark edilmiyorlar? Tabi ki kendilerini insan olarak göstermeye yarayan bir illüzyona sahipler.
Bir de ortalıkta dolaşan bir kitabımız var ve bütün karakterler bu kitabın peşinde, Sinsar Dubh. Bu kitap Fae Kralının bütün kötülüğünü aktardığı kitap. İçerisinde binbir türlü büyü var ve hepsi de birbirinden tehlikeli. Ah, tabi kitap öyle herkese kendini okutmuyor. Göreceksiniz.
Konuya ara vererek karakterlerin hikayesine geçelim.


MacKayla Lane. Gökkuşağı kız. Siddha Kahini. Ya da sadece Bayan Lane. Kendisi benim ilk üçümün ikinciliğini Vin ile paylaşan kadın karakterim.
Mac hayatından gayet memnun, ailesine aşık bir güney kızı. Ablası Alina okumak için Dublin'e gitmiş ve birbirleriyle devamlı iletişim halindeler. Mac'in telefonu bozulana kadar.
O birkaç gün boyunca konuşmuyorlar ve Mac ablasının ölüm haberini alıyor, üstelik ölümü öyle basit de değil. Ceset paramparça edilmiş. Polis de kanıt yetersizliğinden konuyu kapatıyor ama Mac'in buna hiç de niyeti yok. Ailesinin bütün itirazlarını kulak ardı ediyor ve düşüyor yollara. Ama orada onu bekleyen çok acayip şeyler var.
Çünkü Dublin, Fae kaynıyor! Peki, insanların ruhu duymazken ortalıkta gezen bu Fae'ler Mac'i neden ilgilendirsin? Eh, Siddha kahini derken bir kopya verdim. Bunun için okumalısınız!
Ah, Barrons. Barrons. Barrons. Benim ilk üçümün ikinciliğini kapan erkek karakterim. Jericho Barrons için ne diyebilirim? Teknik olarak Ateş Serisi'ni bitirdim ama onun ne olduğundan hala emin değilim.
Sizi delirtecek derecede despot, ketum ve yakışıklı. O kadar gizemli ki... Sır dolu. Beşinci kitaba kadar 'BU ADAM NE?' nidaları attım. Bir noktadan sonra bazı tahminlerim vardı ancak ben sadece ucundan tutabildim. Hoş hala kendisini tanımlayacak bir kelimem yok ama, eh daha çok şey biliyoruz en azından.
Bahsettiğim kötü kitabı arayan bir diğer isim de Barrons. Onun amacı beni o kadar çok şaşırttı ki. Ne beklediğimi bilmiyorum ama böyle bir şey beklemediğimden de eminim. Herkesin aksine onun sebebi daha masumdu. Okuyunca göreceksiniz.
V'lan. Galiba hakkında bir sonuca varamadığım tek karakter. Kendisi bir Mukaddes Prens ve kafayı Mac ile bozmuş durumda. V'lan de kitabı arıyor ama onun amacı duvarları yeniden inşa edip kraliçesine hizmete devam etmek. Bir de Mac'e sahip olmak var ama bu geride kalan plan. :D Ama tabi onun da beni 5.kitapta çok şaşırttığını söyleyebilirim.
Rewona bütün bir seri boyunca nefret edeceğiniz karakter. Kitabın peşinde olan diğer karakter. Kendisi Siddha Kahinlerinin başı. Siddha Kahini ne açıklamayacağım, kitapların başında geçen yabancı terimleri anlatan birkaç sayfa var. Oradan okuyup bilmeniz daha iyi olur. Öncellikle Rewona, Mac'ten zerre hoşlanmıyor ve kahinleri de biraz keyfi yönettiği söylenebilir. Onu birçok kere Mac'e ihanet ederken görebilirsiniz.
Dani ise yanlış hatırlamıyorsam 3.kitapla hikayeye giren bir karakter. O henüz 13 yaşlarında ama küçük yaşlarda ailesini kaybetmiş ve ona Rewona yani Siddha kahinleri sahip çıkmış. Tabi Dani de bir Siddha Kahini. Hal böyle olunca Rewona'yı ne kadar yanlış bulsa da sözünden de çıkmıyor, bir süre. Ama biz sonra onu Mac ile can ciğer görüyoruz. İkilinin sahneleri çok eğlenceliydi. Dani başlı başına bir eğlence zaten. 6. kitap -Buz- daha çok Dani ağırlıklı olacakmış. Onu biraz daha büyük görmek isterim açıkçası.
Darroc bir diğer kötü ve kitabın peşinde olan karakterimiz. Bu adamın Alina ile bir bağlantısı var ve bu da onu Mac'in gözünde potansiyel katil yapıyor. Ama aslında Darroc bambaşka bir rolde. Ama okuyun.
Son olarak Ryodan'dan bahsetmek istiyorum. Aslında zaman zaman görünse de tam olarak 4 ve 5. kitapta daha önde. Kendisi Barrons'un bir nevi -galiba- arkadaşı. Ama tabi baş her zaman Barrons. Dublin'de bir bar işletiyor ama bu bar karma. Yani içeride Fae'de var insan da. 6.kitap Dani ve Ryodan üstünde duracakmış. Neler olacak bakalım?


Kabaca böyle diyebilirim arkadaşlar. Umarım az spoilerlı ve anlaşılır bir yazı olmuştur. Serinin kaçıncı kitapta biteceğini bilmiyorum ama seri şu an devam ediyor.
Son olarak yazardan bahsetmek istiyorum. Hayal gücü bir yana yazarı ilk iki kitapta çok yetersizdi. Diline alışmakta biraz zorlandığım oldu. Ama sonra yazar da kendini düzeltti. kaldı ki konu zaten çok iyi.
İşte böyle arkadaşlar. Hepinize öneririm!

Seri Puanı: 4.5

21 Ekim 2016 Cuma

Çekiliş Kazanmak

Bu blogu açalı bir buçuk yıl oldu. İnstagram hesabımı açalı da neredeyse bir yıl olacak.
Ben de neredeyse bir yıldır birçok çekilişe katılıp da bir tane bile kazanamamış bir insan olarak -çünkü hepsini Kore Fenomeni götürdü :D- kazandığım ilk çekilişi mutlulukla sunuyorum. :D
Ay çok mutluyum! Hem de Gözde'nin (Okuyan Muggle) çekilişini kazanmış olduğum için daha bir mutluyum!


1984 alınacaklar listemin tepesinde, ancak her seferinde başka bir kitapla karşı karşıya kalıp da sepetimden silinen ne acıdır ki hep 1984 oldu. Demek ki ben bu çekilişi bekliyormuşum. (Palavra. :D)
Aslında yedek olarak kazandım ama olsun bugün yedek, yarın asil, daha umutluyum artık. :D
Şaka bir yana, Gözde'ye böyle harika bir kitabı kitaplığıma eklediği için çok teşekkür ediyorum. Siparişi İdefix'ten vermiş ve içine bir not da ekletmiş. Not falan hiç beklemiyordum, onu okuyunca daha da bir mutlu oldum. ^^ Bir çekiliş kazanmışım gibi değil de arkadaşımdan bir hediye almışım gibi hissediyorum. Blog alemi güzel bir yer.
Tekrar teşekkür ederim blogcanım, kitap arkadaşım!

14 Ekim 2016 Cuma

Kitap Yorumu: Kargalar Meclisi

Ben aslında Grisha Serisi'ni çok sevememiştim. Karakterlerle herhangi bir bağ kuramadım, bana kalırsa yazar tam olarak oturtamamıştı ve yine yazarın dili de fazla yüzeyseldi. Bunların aksine konu çok güzeldi ama o tek başına götürmek için yetmemişti.
Bu kitap konusunda çok endişeliydim çünkü anlayacağınız üzere benim asıl sorunum yazarın diliydi. Ama birkaç güvendiğim blogger beğeneceğimi söyleyince ve kitap da 9.90 indirimine girince alayım dedim. Tabi yine başlamaya cesaretim olmadı. Sonra Kore Fenomeni ile ortak kitaplar üzerinden bir etkinlik yürütelim dedik ve o listede bu kitap da vardı. O sayede okumuş oldum.


Peki ne düşündüm? Elbette daha erken okumadığım için kendime çok kızdım! Yazar kendini o kadar çok geliştirmiş ki gerçekten çok şaşırdım. Bir kere karakterler harikaydı, bir tane bile bu olmamış dediğim karakter olmadı. Olayın yine Grisha Dünyası'nda geçiyor olması çok güzeldi. Inej çok sevdiğim bir karakter oldu. Nina, gerçekten harikaydı. Jesper ve Wylan adeta neşesiydi kitabın. Ama beni benden alan iki karakter var ki; Kaz ve Matthias. Ahh, gerçekten karakterleri çok sevdim.
Bu kitabı Centilmen Piç Serisi'ne benzetenler olmuş ama ufak ayrıntılar dışında ben bir benzerlik kuramadım. Bayağı aynı falan diyen vardı ama hayır, dediğim gibi bazı ayrıntılar benziyordu.
İlk 100 sayfayı geçmekte biraz zorlandım ama o da bu aralar biraz okuma sıkıntısı çektiğimden kaynaklı oldu. Sonra zaten sürekli bir aksiyon içinde gitti olay. Bazı yerleri de yine sıkmadı değil ama bu tarz yerler fazla değil.


Yine heyecanı bozmamak açısından konudan bahsetmek istemiyorum. Ama bence kesinlikle alın ve okuyun. Grisha Serisi'ni okumanıza gerek yok, sadece dünya size biraz yabancı gelebilir ama ilerledikçe ona da alışırsınız. Ayrıca kitabın baskısı da mükemmel! Tavsiyemdir!

"...Dahası o, Hayalet'ti. Onun için geçerli tek kural yerçekimiydi ve bazı günler ona da meydan okuduğu olurdu."

"Inej bir müddet sessiz kaldı. Sonra Kaz, arkasında bir yerlerde onun sesini duydu. 'İnsanoğlu ihtiyaç duyana kadar Tanrılarla alay eder, Kaz.'"

"'Inej!' diye haykırdı Jesper sevinçle. 'Hayattasın!'
Inej hafif tebessüm etti. 'Herkes kadar işte.'
'İç bunaltıcı Suli bilgeliğinden bahsettiğine göre kendini daha iyi hissediyor olmalısın.'"

"Ne yapıyor?" diye sordu Matthias.
"Kadim bir Zemeni ayini gerçekleştiriyor," dedi Kaz.
"Cidden mi?"
"Hayır."

"Nina başını yavaşça salladı. 'Buz Sarayı, hatırladın mı? İmkansız görev? Postu deldirmek? Ketterdam'da seni bekleyen üç milyon kruge?'
Kaz gözlerini kırpıştırdı, bakışları berraklaştı. 'Dört milyon.'
'Bunun seni kendine getireceğini biliyordum.'"

"Meşhur Shulu bilimadamımızın neden Wylan'ın okul arkadaşlarından birine benzediğini yolda açıklarsınız."

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%30): 5/5

Sürekleyici/Akıcı olma (%40): 4/5

Kitap bana hitap ediyor mu? (%10): 5/5

Çeviri ve baskı kalitesi (%5) : 5/5 

İsim/Kitap uyumu (%10): 4/5

Güzel Kapak (%5): 5/5

Puan: 4.5

12 Ekim 2016 Çarşamba

Kitap Yorumu: Kağıt Ev

Ben genel olarak epik-fantastik/bilim-kurgu okumayı daha çok seviyorum ama artık bu türler birbirini çok tekrarladığı için farkında olmadan bir nebze soğuduğumu fark ettim. Ben de farklı türleri araya katmaya başladım. İşte Carlos Maria Dominguez'in Kağıt Ev'i benim kurtarıcı kitaplarımdan biri oldu.


Kitapsever bir insan olarak, kitapsever bir insanın hayatına misafir olmak benim açımdan güzel bir deneyim oldu ve durup, acaba ileride ben de mi böyle olacağım, diye düşündüm.
Çünkü bu kitapta, kitaplara saplantılı bir adamın hayatının ufak bir kısmını okuyoruz. Hatta bu adamdaki kitap sevgisi oluyorsa bende ki ne oluyor diye kendimi sorguladığım da oldu. Yine de her şeyin tadında güzel olduğunu bir kere daha vurgulamakta fayda var zira kitabın sonu da beni bir miktar üzmüş olabilir. İçerisinde geçen farklı yazarlar ve eser isimleri çok merak uyandırıcıydı ve bu kitap sayesinde listeme birkaç kitap eklemeyi de ihmal etmedim. Yani kısaca ben çok beğendim.
Farklı bir şeyler okumak istediğinizde, sizi bu 89 sayfacık kitap kurtaracaktır eminim. Kesinlikle okuyun!

"Çoğunlukla bir kitaptan kurtulmak ona sahip olmaktan daha zordur. Kitaplar, sanki asla geri dönemeyeceğimiz bir anın tanıkları gibi, bir ihtiyaç ve unutkanlık anlaşmasıyla tutunurlar insana..."

"İnşa edilen bir kütüphane, yaratılan bir hayat demektir; yığılmış kitaplar toplamı değildir asla."

Puanım: 5/5

24 Eylül 2016 Cumartesi

Dizi Yorumu: W Two Worlds


Öncelikle uzun zamandır herhangi bir şey izlemiyordum. Açılışı W ile yapmak bir anlamda iyi oldu benim için. Ama dizinin gidişatı açısından aynı şeyi söyleyemeyeceğim. 10.bölüme kadar gerçekten heyecandan yerimde duramıyordum, o kadar çok sardı ki gece 4'e kadar bunu izledim. Ama sonrası gerçekten olmamıştı. Buna en son değineceğim.
Ayrıca yönetmeni de She Was Pretty'nin yönetmeni olan Jung Dae Yoon. Her şey 10.bölüme kadar olsaydı bravo derdim ama, eh yine de iyi bir iş çıkartmış. O zaman önce karakterleri tanıyalım, sonra kısaca konudan bahsedelim.


Kang Chul (Lee Jong-Suk)
Jong-Suk çok sevilen bir sanatçı ve birçok başarılı dizisi var ama ben onu bu diziyle tam anlamıyla benimsedim diyebilirim. Oyunculuğu, mimikleri hepsi çok iyiydi. Hatta dizinin ortalarında benim de böyle sevgilim olsa derken buluyorsunuz kendinizi. :D
Kang Chul'a dönecek olursam kendisi atış sporu yapıyor ve oldukça da başarılı. Babası, aynı zamanda menajeri. Bölüm, Kang Chul'un olimpiyatlarda atış müsabakasında olmasıyla başlıyor. Yıllar sonra biz onu W isimli bir projenin yaratıcısı, milyoner biri olarak görüyoruz.


Oh Yeon Joo (Han Hyo Joo)
Bu kadın oyuncunun izlediğim ilk dizisiydi. Oyunculuğu güzeldi ama bazı sahneleri -özellikle ağlama- beceremediği de oldu. Ama Jong Suk ile kimyalarının uyuştuğunu düşünüyorum.
Yeon Joo ise dizide bir doktor. Annesi ve babası boşanmış, o yüzden bir parça buruk. Babası ünlü bir webtoon yazarı.


Yoon So Hee (Jeong Eu Gene)
Eu Gene ilk kez Moorim School'da izledim ve o zaman da çok sevmiştim. Oyunculuğu gerçekten başarılı ve bence çok güzel.
So Hee ise dizide Kang Chul'un en yakın arkadaşlarından ve kişisel asistanı.


Seo Do Yoon (Lee Tae Hwan)
Bence Tae Hwan ilerde daha iyi rollerde karşımıza çıkacak. Oyunculuğunu çok sevdim.
Do Yoon ise Kang Chul'un en yakın arkadaşı ve koruması.


Park Soo Bong (Lee Si Un)
Ya gerçekten öldürdü beni. Oyunculuğu zaman zamana abartıydı ama bu sanırım karakterin kendi özelliğindendi. En ciddi sahnelerde bile Soo Bong'un tepkilerine kıs kıs güldüm.
Yeon Joo'nun babasının yardımcısı ve kendisi de bir webtoon çizeri.



Şimdi konuya geçiyorum ama bazı açılardan spoilerlar olabilir. Eğer her şey bana sürpriz olsun diyorsanız buraları atlayın ve son kısımda kendi düşüncelerimi söyledim orayı okuyun.
Kang Chul'un bir atış sporcusu olduğunu ve dizinin olimpiyatla başladığını söylemiştim. Buradan sonra Kang Chul kendinden bekleneni yapıyor ve altın madalyayı ülkesine kazandırıyor. Ama onun hayali Bilgisayar Mühendisi olmak ve atışı hobi olarak kenara almak. Bundan dolayı babasıyla anlaşamıyor. Sonrasında Kang Chul evden gidiyor ve o akşam geldiğinde ailesini evde ölü buluyor. Ailesini öldürmekle suçlanıyor ve sonra aklanıyor.



Artık hayattan herhangi bir beklentisi kalmadığını düşündüğü için intihar etmeye karar veriyor ama son anda bundan vazgeçip ailesinin katilini bulmayı amaçlıyor ve bu doğrultuda da zengin olmanın bir yolunu bulup amacının peşinden gidiyor. Bahsettiğim W projesi ise katili bulmak için yürütülen bir proje.
Diğer yandan Yeon Joo'nun doktor olduğunu ve babasının çok ünlü bir webtoon çizeri olduğunu öğrenmiştik. Annesiyle yaşıyor ve babasıyla da çok sıkı değil aslında arası. Ama babasının webtoonuna bayılıyor ve webtoon başkarakterine de resmen aşık. İşte o karakter kim? Kang Chul!




Bu zaten dizinin ilk bölümünde seyirciye verilen bir şey o yüzden spoiler değil ama ben mesela hiç konusunda bakmadan başladığım için beni çok şaşırtmış ve hoşuma gitmişti bu durum.
Yani evet, Kang Chul aslında bir webtoon başkarakteri ve onun yaşadığı her şey burada geçenler.
Bu iki karakter nasıl kesişiyor acaba diyorsanız işte onu izleyip öğrenmek zorundasınız.




Ayrıca yazar webtoon oluştururken her karaktere yegane bir amaç vermiş. Mesela Kang Chul ailesini öldüren katili bulmaya endekslidir. Do Yoon, Kang Chul'u korumaya endekslidir ve katil de Kang Chul ile beraber onun ailesini öldürmeye endekslidir. Ama şöyle bir durum var, bu yanlış hatırlamıyorsum 36. sayısı yayınlanan bir webtoon ve buraya kadar katilin kim olduğuna dair herhangi bir ipucu yok ve Kang Chul'u deli eden olay da bu.
İşte tüm dizi boyunca bize bir noktada eşlik edecek olaylardan bir tanesi de bu. Sanırım daha fazlasını söylersem gerçekten tam anlamıyla bir heyecanı kalmaz.




(Şu doktor da beni çok güldürdü :D)
Şimdi hoşlanmadığım kısımlara gelirsem, olayın bir kısır döngüye girmesi. Hadi ona da tamam, olsun her şey bir noktada başa dönsün ama olayların bu kadar bunaltıcı olması da neydi? Artık yılıyorsunuz ya yine mi böyle oluyor, ya yok artık her şeyi düzelttiler ama bunu nasıl düzeltemezler? Gerçekten bunları söyleyerek bitirdim diziyi.
Son bölüm de işte, yine bazı Kore dizilerine nazaran fena değildi ama o da tatmin etmedi. Ekranlara reyting birincisi olarak veda etmiş olabilir ama benim gözümde birinci olamadı ne yazık ki.


Yine de izlemeye değer bir dizi olduğunu düşünüyorum. Her şeyden önce konuyu ne kadar sapıtsalar da orijinaldi. Oyuncular iyiydi. Ayrıca ostlarına aşık oldum. Gidişatın daha iyi olmasını isterdim ama kısmet :D En azından bir göz atın, 10.bölüme kadar olanlar da izlemeye değer şeylerdi. İyi seyirler!

Puanım:3.7

Bu da şimdiye kadar en çok sevdiğim ost;

9 Eylül 2016 Cuma

Çizgi Roman Yorumu: Saga

Evet, benim ilk çizgi roman deneyimimden bahsedeceğim. Aslında ilk okuduğum zaman herhangi bir yorum girmek istemedim çünkü şu an 3 cildi çıkmış durumda ve bende çıkan ciltlerin hepsini okuyarak bir yorum yapmak istedim.


Öncelikle çizgi roman hiç okumadım çünkü bana romanlar kadar samimi gelmiyorlardı. Hala aynı şeyi düşünüyorum ama kabul etmeliyim ki çizgi romanların da kendine has bir havası var ve okumak da keyifli.
Sonra acaba hangisinden başlasam derken Ecmel'in yorumuna denk geldim ve Saga ile başlamak mantıklı göründü. (Yazar deli gibi booktuber izliyor.)
Saga'ları ben çok sevdim. Konusu çok güzel, aynı zamanda eğlenceli, çizimleri çok hoş.
Ama dediğim gibi kitabın yerini tuttular mı, hayır. Sadece okurken bir şeyleri canlandırmak açısından nasıl olurdu diyorsanız tam olarak cevabı çizgi romanlar veriyor.


Konuya gelirsek eğer iki ırk var ve bu ırklar savaş halinde. Alana İlktopraklı ve Marko'da İlktoprak'ın uydusu olan Çelenkli. Bu ikili gelişen bazı olaylar sonucu bir bakıyorlar aşık olmuşlar. Ama iki tarafın hükümeti de iki ırkın hiçbir türlü bağını kabul etmiyor.
Bunlar da bir bakıyorlar her iki gezegen tarafından da aranan kaçaklar oluvermişler. Üstelik bebekli kaçaklar.


Bunun sonucunda İlktoprak çiftimizin peşine adamlar düşürüyor. Burada devreye Vasiyet giriyor. Açıkçası Vasiyet'in iyi mi kötü mü olduğunu 3 cilttir anlayamadım ama hayırlısı. :D  Bundan sonrasında giren ve çıkan birçok karakter var o yüzden bahsedemeyeceğim ama genel anlamda çok eğlenceli ve dediğim gibi çok sevdim.
İlk çizgi romanım olduğu için de bende yeri hep ayrı olacak. Başlangıç olarak iyi bir tercih olabilir.
Daha önce hiç denemedim diyorsanız Saga size önerimdir. :)

29 Ağustos 2016 Pazartesi

Kitap Yorumu: Tersyüz

Arka kapağına baktığınızda klişelik akan ama içine girdiğinizde sizi sarıp sarmalayan bir kitapla karşınızdayım arkadaşlar.
Öncelikle ben bu kitabın kapağını çok seviyorum. Önceki kapağından çok daha iyi bence.
Yazarın anlatımını sevdim, çevirmenin çevirisi gerçekten iyiydi. Herhangi bir hata hatırlamıyorum. 


Öncelikle kitap 2002 İkiz Kule Saldırısı'nın olduğu dönemlerde ve onun 2 yıl kadar sonrasıyla devam ediyor. 
Ambrose lisenin popüler çocuğu, güreş takımının lideri ve şu ana kadar hemen hemen hiç yenilmemiş. Hannah Lake'in parlayan yıldızı. Fern ise lise sonda olmasına rağmen ufak tefek, diş telleri olan ve erkeklerin de alayına maruz kalan kızımız. 
Ve tabi bir de Bailey var ki o benim asla unutmayacağım karakterlerden biri olarak kalacak benim için.
Bailey Fern'in kuzeni ve o kadar zeki, eğlenceli ki. Özellikle Fern ile diyalogları, ona takılması, çocukluklarına gittiğimiz zaman yaşadıkları. Aralarındaki bağ gerçekten çok özeldi.
İkiliye gelirsek, Ambrose'a zaten aşık olmayan yok, Fern'de aşık olmuş dersem kapatıp gitmeyin. :D
Ambrose ne kadar başarılı olsa da kendisini çok baskı altında hissediyor çünkü herkesin ondan beklentisi çok yüksek, bu yüzden kaçmak için bir yol arıyor ve bu yolu da buluyor ama bu ona çok şeye mal oluyor.
Toparlanmasını sağlayacak kişi ise elbette Fern. Kitap günümüz ve geçmiş şekilde gidip geliyor ve yazar bunu bölüm aralarında koymuş ve karakter geçmişiyle alakalı bir şey hatırladığı zaman biz de o ana eşlik etmiş oluyoruz.
Daha fazlasını anlatamam çünkü o zaman okumanıza gerek kalmaz o yüzden bu kitabı o klişelikten ne kurtardı diyorsanız alın ve okuyun. Ben gerçekten pişman olmayacağınızı düşünüyorum.
Özellikle fazla bilim kurgu ve fantastik okuduysanız üstüne böyle kitaplar sizi reading slumptan koruyor. :D 

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%30): 4/5

Sürekleyici/Akıcı olma (%40): 5/5

Kitap bana hitap ediyor mu? (%10): 4/5

Çeviri ve baskı kalitesi (%5) : 5/5 

İsim/Kitap uyumu (%10): 5/5

Güzel Kapak (%5): 5/5

Puan: 4.5

26 Ağustos 2016 Cuma

Kitap Yorumu: Dikenler ve Güller Sarayı

Dikenler ve Güller Sarayı özellikle yabancı kitapseverlerin öve öve bitiremediği kitaplardan bir tanesi. Bizimkilerden de iyi yorumlar gelince alayım dedim. Sonra Kore Fenomeni'de alınca beraber başlayalım dedik. Kimse de bize katılmadığı için teşekkürler Türkiye. :D
Artık ortak kitapları beraber okuyoruz, katılmak isterseniz belirtin yeter.
Blog üzerinden duyurusu için kendime güvenmiyorum ama :D instagram hesaplarımız için tık ve tık.


Kitaba gelirsem, öncelikle bazı blogger arkadaşlarım 6 kitaptan oluştuğunu falan söylemiş ama arkadaşlar, bu seri 3 kitaplık bir seri olacak. İkinci kitap şu an yurt dışında çıkmış durumda ve üçüncü kitap da sanırım Mayıs 2017'de çıkacak.
Bence, ilk kitap olarak orta halli bir kitaptı. Kötü diyemiyorum ama yazar daha iyi bir altyapı oluşturabilirdi.
Öncelikle bittiği zaman dediğim ilk şey, bunun devamında ne gelebilir ki? Keşke yazar sonlara bizi meraklandıracak sağlam bir şeyler bıraksaydı. Bakın  bırakmadı demiyorum, daha sağlam olmalıydı diyorum.
Ayrıca -yine- beklediğimden fazla aşk vardı kitapta. Gözüme battığından ya da aşk sevmediğimden değil ama nedensiz kitapların fantastik kısmının daha ağır basmasını bekliyorum. :D
Tempo olarak zaman zaman inişler ve çıkışlar oldu ama son sayfalar oldukça heyecanlı geçti. Yazarın zaman zaman okuyucuyu şaşırtması ve araya fantastik unsurlar serpiştirmesi güzeldi.
Onun dışında yazarın dilini beğendim. Çevirmen iyi bir iş çıkartmış. Sadece bazı kelimelerde yanlış yazımlar vardı o kadar.
Karakterle öyle sağlam bağlarım olmadı. Tamlin olaylar gereği biraz gerideydi. Rhys kendisini tam olarak tanıyamayacağımız kadar bizlere verilmişti. Bu gizemli tarafı benim hoşuma gitti aslında. Feyre ise kendisine nötr olduğum bir karakter oldu. Beklediğim kadar güçlü durdu olanlar karşısında ama fazlası değil. Daha böyle kahramanlıklar bekliyordum, kısmet. :D
Arada sivrilen Julien var ve evet, karakterler içinde benim için bir adım önde diyebilirim.
Konudan çok kısaca bahsedeceğim. Şimdi dünya üzerinde iki ırk var ve bu ırkı birbirinden ayıran sadece görünmez bir duvar.
Duvarın bir tarafı perilere aitken diğer tarafı normal insanlara ait ama iki ırk da birbirinden hoşlanmıyor. Tabi periler mükemmel bir dünyada yaşarken, insanların yaşantısı onlardan çok daha zor.
Feyre fakir bir ailenin en küçük kızı ve geçimi avlanarak o sağlıyor.
Tamlin ise Bahar Sarayı'nın Yüce Lordu. İkilinin kesişmesi ise aslında, bunu söylersem spoiler olabilir. O yüzden merak edin ve okuyun. :D


Ayrıca bu benim ilk Dex kitabım oldu ve o sayfaların inceliği nedir? Yırtılacak korkusuyla okudum. Fotoğrafını çekerken soğuk terler döktüm. :D Bence şans verilebilir. Yani beğendim, sadece daha iyisini beklemiştim. İyi okumalar! :)

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%30): 3/5
Kurgu çok güzeldi ve konunun da kendine has bazı noktaları var ama genel bakarsak aslında biraz bilindik olduğunu görüyoruz.

Sürekleyici/Akıcı olma (%40): 5/5

Kitap bana hitap ediyor mu? (%10): 4/5

Çeviri ve baskı kalitesi (%5) : 2/5 
Bazı sayfaların baskısı soluktu, kağıt çok ince ve dediğim gibi yanlış yazılan kelimeler vardı.

İsim/Kitap uyumu (%10): 4/5

Güzel Kapak (%5): 5/5

Puan: 4

25 Ağustos 2016 Perşembe

Not #14


Beni takip eden bir kesim kaldı mı bir fikrim yok ama, nasılsınız blogcanlar? :D
Bu yaz beklediğimden yoğun geçiyor ve vaktim olsa bile bir şeyler yazmak, yorumlamak hatta oturup bir şeyler izlemek bile zor geliyor. Sadece okuyorum. Yazın daha iyi ilgileneceğimi düşünüyordum ama aksine okul dönemi derslerden bunalınca blog bir çıkış oluyormuş insan için, anladım.
Neler yaptım kısaca bahsedeyim. İzmit'teydim ve yeğenimle ilgilenmem gerekti bir dönem.
Hiç şikayetçi değildim çünkü zaten uzakta olduğu için onun büyüdüğünü göremiyoruz. Ayrıca bebekler çok tatlı değiller mi ya? Belki bir miktar yoruluyor insan ama o yorgunluk bile ayrı bir tatlı oluyor.
Sonrasında abi, kardeş sünnetleri oldu. Bir güzel düğünümüzü de ettik geldik. :)
Bu yaz son olaylardan dolayı tatilimizi iptal etmek zorunda kaldık -o olaylardan sosyal medyada bahsetmekten hoşlanmıyorum- ve ben gerçekten sahili özlediğimi fark ettim.
Aslında deniz, havuz yüzmem. Çok hoşlanmıyorum ama denize karşı kitap okumanın keyfi başka.
Onun dışında bu sene birinci sınıf olacağım ve çok heyecanlıyım. Bölüm derslerimi çok merak ediyorum. Psikolojiye Giriş nasıl olacak, neler göreceğim çok heyecanlanıyorum bunları düşününce.
Herkesin okulu, bölümü artık belli ve psikoloji ile alakalı bir şeyler sormak isterseniz -derslerini görmemiş olsam da :D- yardımcı olmaya çalışırım.
Son olarak, özellikle kitap yorumlarına yoğunlaşacağım çünkü çok birikti. Görüşmek üzere. :)


23 Ağustos 2016 Salı

Kitap Yorumu: Canavarın Çağrısı

Bu kitap listemde uzun zamandır vardı aslında. Erteleyip duruyordum ama bu ay son anda listeme ekledim. Keşke eklediğim onca kitabı çıkarıp da sadece bunu ekleseydim. 


Bu kitap her anlamda çok güzeldi. Kapağı, baskısı, illüstrasyonları, sayfa kalitesi ve konusu. Çok çok güzeldi. 

Tudem yayınları çok güzel bir iş çıkartmış. Konusundan bahsedemem ama bu kitabın, bir çocuğun psikolojisini anlamakta, kötü görünen her şeyin tamamen kötü olmayacağının farkında olabilmekte ve görünmez olmanın kimi zaman görünür olmaktan daha iyi olabileceği gerçeğini anlatmakta bu kadar başarılı olabileceğini gerçekten tahmin edemediğimi söyleyebilirim. 

Okuduğumuz çok kitap var ama bize gerçek anlamda bir şeyler katan kitap az. Bu da o azınlığın içinde benim için. Yazarın dilini de çok sevdim ve diğer kitaplarını da almayı düşünüyorum. 

Bunların dışında benim bitirmem bir günü aldı ama başına oturabileceğiniz bir ortamda 2 saatte biterebileceğiniz bir kitap.


Kesinlikle okuyun. Orada üç kısa hikayeye ortak olacaksınız ama size bir ömür yetecek bir şeyler katacak. 

"Yaşam kelimelerle yazılmaz, dedi canavar. Eylemlerle yazılır. Ne düşündüğün önemli değil. Ne yaptığın önemli."


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%30): 5/5

Sürekleyici/Akıcı olma (%40): 5/5

Kitap bana hitap ediyor mu? (%10): 5/5

Çeviri ve baskı kalitesi (%5) : 5/5 

İsim/Kitap uyumu (%10): 5/5

Güzel Kapak (%5): 5/5
Mükemmel!

Puan: 5