29 Ağustos 2016 Pazartesi

Kitap Yorumu: Tersyüz

Arka kapağına baktığınızda klişelik akan ama içine girdiğinizde sizi sarıp sarmalayan bir kitapla karşınızdayım arkadaşlar.
Öncelikle ben bu kitabın kapağını çok seviyorum. Önceki kapağından çok daha iyi bence.
Yazarın anlatımını sevdim, çevirmenin çevirisi gerçekten iyiydi. Herhangi bir hata hatırlamıyorum. 


Öncelikle kitap 2002 İkiz Kule Saldırısı'nın olduğu dönemlerde ve onun 2 yıl kadar sonrasıyla devam ediyor. 
Ambrose lisenin popüler çocuğu, güreş takımının lideri ve şu ana kadar hemen hemen hiç yenilmemiş. Hannah Lake'in parlayan yıldızı. Fern ise lise sonda olmasına rağmen ufak tefek, diş telleri olan ve erkeklerin de alayına maruz kalan kızımız. 
Ve tabi bir de Bailey var ki o benim asla unutmayacağım karakterlerden biri olarak kalacak benim için.
Bailey Fern'in kuzeni ve o kadar zeki, eğlenceli ki. Özellikle Fern ile diyalogları, ona takılması, çocukluklarına gittiğimiz zaman yaşadıkları. Aralarındaki bağ gerçekten çok özeldi.
İkiliye gelirsek, Ambrose'a zaten aşık olmayan yok, Fern'de aşık olmuş dersem kapatıp gitmeyin. :D
Ambrose ne kadar başarılı olsa da kendisini çok baskı altında hissediyor çünkü herkesin ondan beklentisi çok yüksek, bu yüzden kaçmak için bir yol arıyor ve bu yolu da buluyor ama bu ona çok şeye mal oluyor.
Toparlanmasını sağlayacak kişi ise elbette Fern. Kitap günümüz ve geçmiş şekilde gidip geliyor ve yazar bunu bölüm aralarında koymuş ve karakter geçmişiyle alakalı bir şey hatırladığı zaman biz de o ana eşlik etmiş oluyoruz.
Daha fazlasını anlatamam çünkü o zaman okumanıza gerek kalmaz o yüzden bu kitabı o klişelikten ne kurtardı diyorsanız alın ve okuyun. Ben gerçekten pişman olmayacağınızı düşünüyorum.
Özellikle fazla bilim kurgu ve fantastik okuduysanız üstüne böyle kitaplar sizi reading slumptan koruyor. :D 

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%30): 4/5

Sürekleyici/Akıcı olma (%40): 5/5

Kitap bana hitap ediyor mu? (%10): 4/5

Çeviri ve baskı kalitesi (%5) : 5/5 

İsim/Kitap uyumu (%10): 5/5

Güzel Kapak (%5): 5/5

Puan: 4.5

26 Ağustos 2016 Cuma

Kitap Yorumu: Dikenler ve Güller Sarayı

Dikenler ve Güller Sarayı özellikle yabancı kitapseverlerin öve öve bitiremediği kitaplardan bir tanesi. Bizimkilerden de iyi yorumlar gelince alayım dedim. Sonra Kore Fenomeni'de alınca beraber başlayalım dedik. Kimse de bize katılmadığı için teşekkürler Türkiye. :D
Artık ortak kitapları beraber okuyoruz, katılmak isterseniz belirtin yeter.
Blog üzerinden duyurusu için kendime güvenmiyorum ama :D instagram hesaplarımız için tık ve tık.


Kitaba gelirsem, öncelikle bazı blogger arkadaşlarım 6 kitaptan oluştuğunu falan söylemiş ama arkadaşlar, bu seri 3 kitaplık bir seri olacak. İkinci kitap şu an yurt dışında çıkmış durumda ve üçüncü kitap da sanırım Mayıs 2017'de çıkacak.
Bence, ilk kitap olarak orta halli bir kitaptı. Kötü diyemiyorum ama yazar daha iyi bir altyapı oluşturabilirdi.
Öncelikle bittiği zaman dediğim ilk şey, bunun devamında ne gelebilir ki? Keşke yazar sonlara bizi meraklandıracak sağlam bir şeyler bıraksaydı. Bakın  bırakmadı demiyorum, daha sağlam olmalıydı diyorum.
Ayrıca -yine- beklediğimden fazla aşk vardı kitapta. Gözüme battığından ya da aşk sevmediğimden değil ama nedensiz kitapların fantastik kısmının daha ağır basmasını bekliyorum. :D
Tempo olarak zaman zaman inişler ve çıkışlar oldu ama son sayfalar oldukça heyecanlı geçti. Yazarın zaman zaman okuyucuyu şaşırtması ve araya fantastik unsurlar serpiştirmesi güzeldi.
Onun dışında yazarın dilini beğendim. Çevirmen iyi bir iş çıkartmış. Sadece bazı kelimelerde yanlış yazımlar vardı o kadar.
Karakterle öyle sağlam bağlarım olmadı. Tamlin olaylar gereği biraz gerideydi. Rhys kendisini tam olarak tanıyamayacağımız kadar bizlere verilmişti. Bu gizemli tarafı benim hoşuma gitti aslında. Feyre ise kendisine nötr olduğum bir karakter oldu. Beklediğim kadar güçlü durdu olanlar karşısında ama fazlası değil. Daha böyle kahramanlıklar bekliyordum, kısmet. :D
Arada sivrilen Julien var ve evet, karakterler içinde benim için bir adım önde diyebilirim.
Konudan çok kısaca bahsedeceğim. Şimdi dünya üzerinde iki ırk var ve bu ırkı birbirinden ayıran sadece görünmez bir duvar.
Duvarın bir tarafı perilere aitken diğer tarafı normal insanlara ait ama iki ırk da birbirinden hoşlanmıyor. Tabi periler mükemmel bir dünyada yaşarken, insanların yaşantısı onlardan çok daha zor.
Feyre fakir bir ailenin en küçük kızı ve geçimi avlanarak o sağlıyor.
Tamlin ise Bahar Sarayı'nın Yüce Lordu. İkilinin kesişmesi ise aslında, bunu söylersem spoiler olabilir. O yüzden merak edin ve okuyun. :D


Ayrıca bu benim ilk Dex kitabım oldu ve o sayfaların inceliği nedir? Yırtılacak korkusuyla okudum. Fotoğrafını çekerken soğuk terler döktüm. :D Bence şans verilebilir. Yani beğendim, sadece daha iyisini beklemiştim. İyi okumalar! :)

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%30): 3/5
Kurgu çok güzeldi ve konunun da kendine has bazı noktaları var ama genel bakarsak aslında biraz bilindik olduğunu görüyoruz.

Sürekleyici/Akıcı olma (%40): 5/5

Kitap bana hitap ediyor mu? (%10): 4/5

Çeviri ve baskı kalitesi (%5) : 2/5 
Bazı sayfaların baskısı soluktu, kağıt çok ince ve dediğim gibi yanlış yazılan kelimeler vardı.

İsim/Kitap uyumu (%10): 4/5

Güzel Kapak (%5): 5/5

Puan: 4

25 Ağustos 2016 Perşembe

Not #14


Beni takip eden bir kesim kaldı mı bir fikrim yok ama, nasılsınız blogcanlar? :D
Bu yaz beklediğimden yoğun geçiyor ve vaktim olsa bile bir şeyler yazmak, yorumlamak hatta oturup bir şeyler izlemek bile zor geliyor. Sadece okuyorum. Yazın daha iyi ilgileneceğimi düşünüyordum ama aksine okul dönemi derslerden bunalınca blog bir çıkış oluyormuş insan için, anladım.
Neler yaptım kısaca bahsedeyim. İzmit'teydim ve yeğenimle ilgilenmem gerekti bir dönem.
Hiç şikayetçi değildim çünkü zaten uzakta olduğu için onun büyüdüğünü göremiyoruz. Ayrıca bebekler çok tatlı değiller mi ya? Belki bir miktar yoruluyor insan ama o yorgunluk bile ayrı bir tatlı oluyor.
Sonrasında abi, kardeş sünnetleri oldu. Bir güzel düğünümüzü de ettik geldik. :)
Bu yaz son olaylardan dolayı tatilimizi iptal etmek zorunda kaldık -o olaylardan sosyal medyada bahsetmekten hoşlanmıyorum- ve ben gerçekten sahili özlediğimi fark ettim.
Aslında deniz, havuz yüzmem. Çok hoşlanmıyorum ama denize karşı kitap okumanın keyfi başka.
Onun dışında bu sene birinci sınıf olacağım ve çok heyecanlıyım. Bölüm derslerimi çok merak ediyorum. Psikolojiye Giriş nasıl olacak, neler göreceğim çok heyecanlanıyorum bunları düşününce.
Herkesin okulu, bölümü artık belli ve psikoloji ile alakalı bir şeyler sormak isterseniz -derslerini görmemiş olsam da :D- yardımcı olmaya çalışırım.
Son olarak, özellikle kitap yorumlarına yoğunlaşacağım çünkü çok birikti. Görüşmek üzere. :)


23 Ağustos 2016 Salı

Kitap Yorumu: Canavarın Çağrısı

Bu kitap listemde uzun zamandır vardı aslında. Erteleyip duruyordum ama bu ay son anda listeme ekledim. Keşke eklediğim onca kitabı çıkarıp da sadece bunu ekleseydim. 


Bu kitap her anlamda çok güzeldi. Kapağı, baskısı, illüstrasyonları, sayfa kalitesi ve konusu. Çok çok güzeldi. 

Tudem yayınları çok güzel bir iş çıkartmış. Konusundan bahsedemem ama bu kitabın, bir çocuğun psikolojisini anlamakta, kötü görünen her şeyin tamamen kötü olmayacağının farkında olabilmekte ve görünmez olmanın kimi zaman görünür olmaktan daha iyi olabileceği gerçeğini anlatmakta bu kadar başarılı olabileceğini gerçekten tahmin edemediğimi söyleyebilirim. 

Okuduğumuz çok kitap var ama bize gerçek anlamda bir şeyler katan kitap az. Bu da o azınlığın içinde benim için. Yazarın dilini de çok sevdim ve diğer kitaplarını da almayı düşünüyorum. 

Bunların dışında benim bitirmem bir günü aldı ama başına oturabileceğiniz bir ortamda 2 saatte biterebileceğiniz bir kitap.


Kesinlikle okuyun. Orada üç kısa hikayeye ortak olacaksınız ama size bir ömür yetecek bir şeyler katacak. 

"Yaşam kelimelerle yazılmaz, dedi canavar. Eylemlerle yazılır. Ne düşündüğün önemli değil. Ne yaptığın önemli."


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%30): 5/5

Sürekleyici/Akıcı olma (%40): 5/5

Kitap bana hitap ediyor mu? (%10): 5/5

Çeviri ve baskı kalitesi (%5) : 5/5 

İsim/Kitap uyumu (%10): 5/5

Güzel Kapak (%5): 5/5
Mükemmel!

Puan: 5